Ay vallahi çok korktuk. Uzan'lar çok fena kızmışlar, yayın organlarından bütün Babıali'ye dümdüz gidiyorlar. Kamuoyuna işaret parmaklarını sallıyorlar.
"Ulan" diyorlar, "Biz Amerikalıları dolandırdık, size ne?"
"Bir tek Türk'ün bile bu işten zararı var mı" diye de soruyorlar.
Motorola'yı birkaç milyar dolarcık içeri attık diye, ne bu vaveyla hıyartolar, diye küfrediyorlar.
Siz yoksa, Motorola'dan gizlice maaşa bağlanmış birer Amerikan uşağı mısınız, şeklinde yorumlar getiriyorlar. Öyle bir hiddet ki bu, insan ister istemez, paçayı fena kaptırdıklarını, gözlerinin feci dönmüş olduğunu hissediyor.
Argüman olarak da ancak, mekteb-i iptida talebelerinin bile yutmayacağı şu teze sarılıyorlar:
Okumamış olabilirsiniz, habersiz ve eğlencesiz kalmayın, diye bildiriyorum.
Temel mantıkları şu:
Motorola'nın bize geçen 2 milyar dolarından ötürü bir tek Türk vatandaşı bile zarar görmediğine göre, Amerikalılar'ın dolandırılması milliyetçi bir hareket sayılır. Bu milliyetçi harekete eleştiri getirenler de haliyle vatan hainleridir...
Yani bir "Kuvva-” Milliye operasyonu" diyecekler, diyemiyorlar...
Bu mantıkla, bütün işadamlarımızın, buldukları yerde bütün yabancıları dolandırmalarında ülkemizin büyük menfaati olacağı açık değil mi?
İşte size şapka çıkartmalık bir yorum!
Bu yoruma göre, mesela, Sabancı'nın japonları dolandırmamış olması, çok ayıp kaçmış oluyor.
Kendileri de buna iyice inanıp ikna olmuşlar, ardından sayfalar dolusu suçlama, iftira, küfür ve kabadayılık, döşenmişler!
Peki...
A benim güzel meslektaşlarım:
Şu, sizin grup bankasından, mevduatın tamamının grup şirketlerinde nasıl olup da kullanıldığı meselesine biraz eğilseniz de, aylardır dilinize doladığınız "yetim hakkı" muhabbetine öyle devam etseydiniz, yanlış mı olurdu?
Yoksa size haksızlık mı yapıyorlar? Ha, ne dersiniz?
Bence "şahane" bir işkence oldu.
Bu laftan anlamaz, sahtekar halka daha iyi bir ceza düşünülemezdi.
Topla belgeleri, bastır parayı, gir kuyruğa saatlerce bekle sonra da yaşadığını ispat et!..
Birkaç tembel bürokrat yüzünden, yüzbinlerce Bağkur'lu günlerdir kuyruktaydı, bakan Okuyan, özür dileyerek geri çekildi, geri zekalı bürokratlarının faturasını şahsen ödedi.
Hep söylerim.
Türkiye'de "ispat külfeti" sanığın sırtındadır.
Suçlu diye tutuklandıysan mahkemede "masum" olduğunu sen ispat edeceksin, yani...
Bu olayda da, Hazret-i devlet, vatandaşa diyor ki:
Ölmediysen ispat et!..
Sen ölmüş bir vatandaşın öldüğünü niye ispat etmiyorsun!
Veya ölmüş de hala avantadan maaş alan vatandaşı niye ortaya çıkartamıyorsun!
Bürokrasinin ve kırtasiyenin altında ezilmiş durumdasın da ondan...
Peki ne işe yararsın birader?
Sadece işkenceye mi?
Milli Güvenlik Kurulu'na bir istihbarat raporu sunulmuş...
Raporda, deniyormuş ki:
"Türkiye'ye akın eden Nataşa'lar yılda 2 milyar dolar paramızı yurtdışına çıkartıyor. Ayrıca da birçoğu Türk erkekleri ile evlenip, tabiyete geçiyor. İlerde bunlar ajan olarak, başımızı ağrıtabilir."
Tebrik ederim. Bu külyutmazlığın karşısında saygıyla eğiliyorum.
Ve bu rapora cevap yazıyorum:
Eğer, bu öngörü doğru çıkarsa ve Nataşa casusluğu yüzünden Türkiye batarsa, hiç olmazsa tarihe geçmiş oluruz, sıkmayın canınızı...
Bilmemneyine söz geçiremediği için batan ilk ülke diye...