kapat
02.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Alevilerde İslam'ı yaşama yolları

Türkiye'de Alevi kardeşlerimiz, İslamiyet'i çok çeşitli yollarla ve biçimlerde yaşamaya çalışırlar. Yüce dinimizin geniş kural ve geleneklerini geniş bir hoşgörü ve esneklik içinde ellerinden geldiği kadar yaşamaya ve yaşatmaya gayret ederler. Şöyle de söyleyebiliriz; Sünni kardeşlerimiz, İslamiyet'i nasıl bir hoşgörü ve esneklik içinde uygularlarsa, Alevi kardeşlerimiz de kendilerine özgü farklılıklar içinde aynı hoşgörü ve esneklik içinde yaşarlar ve yaşatırlar. Sonuçta biz birbirimize benzeriz. Hepimiz büyük İslam caddesinde farklı çizgilerde aynı hedefe doğru yürürüz. Allah'a giden yol; ince bir çizgi veya dar bir çığır değil, geniş bir caddedir. Hatta Allah'a birçok caddeden ulaşmak da mümkündür. Dolayısıyla biraz farklı çizgilerden de olsa hepimiz hakka doğru yürürüz, hepimiz yüce Allah'ın emir ve yasaklarına uymaya çalışırız.

Dindarlık gösterisi günahtır
İslamiyet'in temel ilkelerinden birisi de dindarlık gösterisi yapmamaktır. Dindar olunur ama, bunun riyakarlığını, yani özel surette gösterisini yapmak haramdır. Maun Suresi'nde gösteriş için namaz kılanların nasıl kınandığını hepimiz biliyoruz. Tabii buun anlamı dini gizli yaşamak değildir. Dinimizin normal gereklerini açıktan uygulamakta herhangi bir sakınca yoktur. Ama bunu bir gösteriye dönüştürmek caiz değildir.

İslamiyet'te bir de, insanların mütevazı olmaları gerekir. Ben daha çok dindarım, sen daha az dindarsın gibi bir tartışma veya anlayışa sahip olmak asla caiz değildir. Aksine Müslümanlar alçak gönüllü olmalı, daima kendi kusurlarını daha çok görmeli, iyiliklerini, ibadetlerini ise, dile getirmekten ve onunla övünmekten sakınmalıdırlar. Buna karşılık kişi, başkalarının faziletlerini daha çok görmeli, takdir etmeli, eksik ve yanlışlarını ise hoşgörü ile karşılamalıdır.

Alevilerde ibadetler
Aleviler de, Sünniler gibi çeşitli ibadetleri ifa ederler. Ama Sünnilerin tamamı bütün ibadetleri tam olarak yapmadıkları veya yapamadıkları gibi, Alevilerin de tamamı bütün ibadetleri tam olarak yapmazlar veya yapamazlar. Bunu da normal karşılamak gerekir.

Namaz, oruç, hac, zekat ve diğer bütün dini görevleri bu genel çerçeve içinde düşünmek mümkündür. Zaten ibadetler genel olarak kişiseldir, kişi ile Allah arasında olan bir görevdir.

Biz burada hiçbir ayrıntıya girmeden genel olarak, Alevilerin de, Sünniler gibi, dini görevlerini, ibadetlerini ellerinden geldiği kadar yapmaya gayret ettiklerini söylemek istiyoruz. Burada elbette birtakım farklılıklar ve özellikler olacaktır. O özellikleri Alevilik mezhebinin özelliğine ve kişilerin vicdani özgürlüklerine bırakmak gerekir. Esasen bunlara müdahale hakkımızda yoktur. Yetkimiz de yoktur. Allah herkesin ibadetini, duasını, namazını ve niyazını kabul eylesin demekten başka söyleyeceğimiz bir şey yoktur burada...

Doğumdan ölümei
Aleviler de aynen Sünniler gibi doğumdan ölüme kadar, hayatın çeşitli alanlarında genel olarak İslami genelekleri uygularlar. Doğan çocuğa ad koymaktan tutunuz, ölen kişiye kılanan cenaze namazına ve ölüye telkin vermeye kadar hep İslam gelenek ve kurallarına uyarlar. Tabii bu kural ve geleneklerde Türk örf ve adetleri de, ağırlıklı biçimde yaşanır ve yaşatılır. Bu konunun Alevilerde daha ağırlıklı biçimde uygulandığını söylemek gerekir. Çünkü zaten sık sık vurgulandığı gibi, Alevilik büyük ölçüde Türk gelenekleri ile İslam'ın bütünleşmesi sonucu oluşmuş bir İslam anlayışıdır. Bilindiği gibi İslam, ulusların güzel örf ve adetlerini meşru ve muteber görür. Nitekim İslam öncesi cahiliye Araplarının birçok örf ve adeti, İslam içinde devam edegelmiştir.

Kısacası, Aleviler de, aynen Sünniler gibi, doğumdan ölüme kadar, hayatın kişisel ve sosyal alanlarında İslam örf ve adetlerini, Türk gelenek ve göreneklerini uygularlar...

Sosyal hayatın düzeni
Alevilerin sosyal ilişkilerinde de, İslam uygulamaları çok güzel ve anlamlı ilkeler taşır. Mesela herkesin bildiği, herkesin bir kural olarak tekrarladığı şu güzel prensip, sosyal hayatın huzur ve düzeni için ne kadar büyük bir önem taşımaktadır: Eline, diline ve beline sahip olacaksın...

Bunun anlamı şudur: Elinle kendine veya bir başkasına herhangi bir kötülük yapmayacaksın. Kul hakkına tecavüz etmeyeceksin, bugünkü deyimi ile insan haklarını çiğnemeyeceksin, haksızlık yapmayacaksın, hırsızlık etmeyeceksin, elinle bir başkasına eziyet etmeyeceksin...

Diline sahip olmanın anlamı; dilini kötü sözlerden, sövüp saymaktan, yalandan, iftiradan koruyacaksın... Dilinle kimseye zarar vermeyeceksin.

Beline sahip olmaın anlamı kimsenin namusuna tecavüz etmeyeceksin, nefsini zinadan koruyacaksın.

Bu ilkeler, sosyal huzur ve düzenin sağlanmasında, insanların polise, zabıtaya gerek olmadan kardeşçe yaşamalarında ne kadar önemlidir. Küçük yaştan beri bu ilkeleri çocuklarımıza sık sık tekrarlayıp bir ahlaki değer ve sosyal bir prensip olarak sinelerine sindirdiğimiz zaman dünyada hep birlikte daha mutlu olacağız. Evet; eline, diline, beline sahip olacaksın...

Bu yüce ilke İslam'ın da, Türklüğün de taa kendisidir.

Dara çekmek
Sosyal hayatın sağlıklı sürmesi için Alevilerde bir dara çekme töreni vardır ki, tam manasıyla bir sosyal kontrol anlamı taşır. Alevi köy veya mahallesinde bir evde veya dernekte, bir çeşik bir halk jürisi toplanır ve dara çekilecek kişi, topluluk tarafından sorgulanır. Elinle, dilinle kimseye kötülük yaptın mı, kimsenin hakkını yedin mi, kimseye kötü söz söyledin mi, kimsenin namusuna bir kötülük yaptın mı gibi birçok sorular sorulur. Sorgulanan kişinin cevabına, topluluktan bir bir itiraz olup olmadığı sorulur. Topluluk içinde, o kimseden bir zarar gören varsa konuşur, yüzleştirilir.

Sonuçta kişi temiz bir insan olarak topluma alınır veya yaramaz bir kimse olarak kabul edilirse, toplumun dışına itilir, kendini düzeltene kadar topluluğa alınmaz.

Dara çekme denilen bu gelenek; kişisel yönden vicdan temizleme, sosyal yönden ise toplumun kendi kendini kontrol düzeni ve huzuru koruma anlamı taşır.

Sazla niyaz
Alevilerde dikkat çeken bir önemli ibadet özelliği de, sazla niyaz yani dua yapılmasıdır. Cem evlerinde bir taraftan saz çalınır, bir taraftan niyazlar okunur, nefesler söylenir, bir taraftan da semah yapılır... Niyaz demek dua etmek demektir. Hatta namaz kelimesiyle niyaz kelimesi aynı kökten gelir ve birbirine yakın anlamda kullanılır.

Birçok kimse, saz ile niyaz yapılmasını ilk bakışta yadırgayabilir. Fakat biraz hafızamızı zorlayalım.

Hatırlayalım; Sünni tarikatlarda da tef çalınarak hem çeşitli dualar, ilahiler söylenir, hem de zikir edilir. Tef çalmak da saz çalmak gibi bir şeydir. Tefle dua, niyaz ve hatta zikir yapıldığına göre, sazla da pekâlâ dua ve niyaz yapılabilir. Çünkü sonuçta tef de, saz da birer çalgı aletidir. Sadece tef Arap çalgı aleti, saz ise Türk çalgı aletidir. Arap'a mübah, Türk'e günah olmaz elbette. Hepsi de meşru ve muteberdir.

Alevilerdeki semah dönmeyse, Sünni Mevlevilerdeki Sema dönmenin bir başka türüdür. Mevlevilerin sema ayininde sadece erkekler döndüğü halde, Alevilikte kadın erkek eşitliği çok önemli olduğu için, erkekler ve bayanlar birlikte semah dönerler... Son yıllarda Mevlevi ayinlerinde de bayanlara yer verilmeye başlandığı gözlenmektedir.

Sonuç olarak özetleyelim; Aleviler de, Sünniler gibi, kendilerine özgü birtakım farklılıklarla, İslami yaşamaya çalışırlar, bize düşen; Allah, herkesin dua ve niyazlarını ibadet ve yakarışlarını kabul buyursun demektir.

Yarın: Alevi-Sünni ayrımının İslam tarihindeki kaynakları...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır