kapat
18.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Erçel'in gözüyle kriz...

Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, Dünya'daki köşesinde Kasım krizini yazdı ve sisteme likidite vermedikleri için krizi çıkardıkları iddiasını yanıtladı. 22-30 Kasım tarihleri arasında Merkez Bankası'nın bankalara 6.3 milyar dolarlık likidite verdiğine, aynı tarihte döviz talebinin 6.1 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Erçel, şöyle dedi:

"Kriz sırasında sistemin arzuladığının çok üstünde para verilmesine karşın, bu likidite sisteme dahil olmadan, 6.1 milyar dolar döviz talebi olarak geri gelmiştir. Anlaşılacağı gibi, likidite temini ve döviz talebi ilişkisi bire bir düzeyindedir. Eğer likidite verilmeye devam edilse idi, bu yol ile daha da şiddetlenecek spekülatif döviz talebi ve devalüasyon beklentileri tüm rezervlerin bitirilmesi gibi hiç de arzulanmayacak bir sonucu beraberinde getirebilecekti. Örneklerini Asya ve Latin Amerika'da görmek mümkündür."

Olayın üzerinden bir yıl geçti. Krizden çıkış işaretlerinin alındığı bir dönemde, geriye yönelik değerlendirmeleri daha doğru bir şekilde yapmak mümkün. Birinci kriz likiditeden çıkmış olsa bile, 19 Şubat'takinin nedeni başka. Siyasi gibi görünüyor ancak asıl neden ekonomik.

* Kırılma noktası - Ekonomi ve siyasette asıl kırılma Haziran 2000'de gerçekleşti. Cumhurbaşkanı seçiminin ardından hükümeti ortakları arasında ilk ciddi tartışma çıktı ve tarım destekleme fiyatları konusunda programdan ilk sapma meydana geldi. Yine Haziran için açıklanan ödemeler dengesi rakamları, cari açığın tehlike sinyali verdiğini ortaya koydu. Bürokrasi tarafından önerilen mini önlem paketini hükümet tuttu. Sonbahara girerken IMF, 3. ve 4. gözden geçirmeleri birleştireceğini açıkladı. Cari açık, euronun düşüşünün etkisiyle artmaya devam ederken enflasyon, petrol fiyatlarının tırmanması ve iç talebin canlanmasından dolayı beklendiği hızda düşmedi. İşte bu aşamada yabancı bankalar raporlarında Türkiye ile IMF arasında sorunlar olduğunu yazdı. Yabancı sermaye kaçışı başladı. Bundan başlangıçta en büyük zararı, en büyük bono portföyünü tutan ve bunu da repo ile fonlayan Demirbank gördü. Bankanın içerden günlük fonlama ihtiyacı arttı. Yerli bankalar da bu durumu görüp borç vermeyi kesti. Merkez Bankası, Demirbank'ı IMF'ye verilen hedefler çerçevesinde bir süre fonlamak durumunda kaldı.

* Akacak kan- Kasım krizi bankacılık sektörünün zayıflığını ortaya koydu. 19 Şubat'ta beklenmedik olay da gerçekleşince bir saatte 7.6 milyar dolarlık döviz talebi geldi. Erçel'in belirttiği gibi, böyle bir durumda likidite vermek bir süre sonra aynı miktarda döviz talebi olarak geri dönmesi anlamına gelecekti. Krizde tüm rezervler de bitirilmiş olacaktı. Önemli olan dış açığın bu kadar büyütülmemesi ve önlemlerin zamanında alınmasıydı. Yoksa gerisi akacak kanın damarda durmayacağı gerçeğini ortaya koyacaktı. 19 Şubat'ta Anayasa tartışması olmasa bile, başka bir tarihte başka bir olay bu kanın akışını başlatacaktı.

* Bedel artık daha ağır- Şimdi yeni yılla beraber programın ikincisini uygulamaya koyacağız. Birincisinde uygulama riski gerçekleşti ve programı rafa kaldırmak durumunda kaldık. Bedeli tüm toplum için ağır oldu. İkincisinin rafa kaldırılma bedeli daha da ağır olabilir. Bu nedenle hükümetin hata yapma ve savsaklama şansı bu kez hiç yok. Tek seçeneği başarmak veya siyaset sahnesinden silinmek. Bu kez hem IMF, hem de Türkiye işi çok sıkı tutmaya mecbur. Bu da uygulamada hata yapma ihtimalini azaltıyor.

* Sonuç Ğ "Kurdu ormandan çıkartan açlıktır" Türk Atasözü



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır