kapat
18.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Adnan Menderes ile Nuri Said asılacak!

Mısır Devlet Başkanı Albay Nâsır Süveyş Kanalı'nı devletleştirince İngiliz ve Fransız Hava Kuvvetleri bölgeyi bomba yağmuruna tuttu. Nâsır, "Camilerimiz yıkılıyor; ama bazı Müslüman ülkelerden ses sedâ yok... Yanımızda olmayan Müslüman ve Arap ülkelere lanet" diye bağırıyordu
Suriye'nin başkenti Şam'dan karayoluyla Beyrut'a geçtim. Beyrut'ta 14 Kasım 1956'da birkaç cumhurbaşkanı ile bazı Arap kralların katılacağı küçük bir zirve toplanıyordu. Ürdün Kralı Hüseyin'in "Ürdün hiçbir zaman Bağdat Paktı'na girmeyecektir. Ama unutmayın ki; Ürdün, her zaman Irak ve Türkiye'nin yanında yer alacaktır" dediğini öğrendim.

Zirvenin sonunda hazırlanan bildiride, İsrail, İngiltere ve Fransa kınanıyor; Nâsır'ın, Süveyş Kanalı'nı devletleştirmesinden duyulan memnuniyet ifade ediliyordu. "Savaş başladı" dediler.

Araplar bu defa Kahire'de bir zirve toplamaya karar verdiler. Şükrü El Kuvvetli, Kral Suud, Ürdün Kralı Hüseyin, Lübnan Cumhurbaşkanı Kâmil Şamun, Yemen Veliahtı İmam Bedir, Şam'da toplanacak ve ertesi gün bir uçakla Kahire'ye hareket edeceklerdi.

KRALLARIN UÇAĞINA BİNDİM
Ertesi gün Şam Havaalanı'ndaydım. Kralların uçağına binebilmek için, şansımı denemek istiyordum. Önümde kısa boylu, kimin maiyetinde görevli olduğunu bilmediğim biri duruyordu. Ellerindeki belki üç-dört çantayı zorla taşımaya çalışıyordu. Hemen bu görevlinin ellerine sarıldım: "Sizin yükünüz çok ağır, müsaade ederseniz, çantalardan birini bana verin" dedim. Adamcağız şaşırdı, çantayı vermek istemedi. Güleryüzümü ve iyi niyetimi görünce, "Ama size zahmet olacak" deyip, çantaları kenara çekti. Israrıma dayanamadı, çantalardan birisini elinden aldım.

Elimde çanta, uçağa daldım. Arka koltuklara çantalar gelişigüzel atılmıştı. Bu manzara karşısında rahatladım. Uçağın, tamamen dolu olmadığını anladım. Koltuklardan birisine iliştim.

Evet, krallarının uçağına binmiştim. Cebimde pasaportum vardı; ama Mısır'ın vizesi yoktu. Korku ve heyecan içindeydim. Yolcular arasında Suriye Dışişleri Bakanı Salâh Bitar'ı gördüm. Kendisiyle, tartışmıştık ama, başım dara düşerse yardım alacağım bir kişi olarak düşünüyordum.

Mısır Devlet Başkanı Albay Cemal Abdül Nâsır, 26 Temmuz 1956'da Süveyş Kanalı'nı devletleştirmişti. Arap âlemi kendisini alkışlıyor, İngilizler ve Fransızlar ise ateş püskürüyordu. Kahire radyosu, 24 saat Bağdat Paktı ile Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ve Irak Başbakanı Nuri Said Paşa'ya saldırıyor, Nâsır, Menderes ve Nuri Said Paşa'yı emperyalizmin uşağı ilan ediyordu.

İşte böyle bir ortamda, bir Türk gazetecisinin kaçak olarak Mısır'a girmesi büyük bir riskti. Ama, gazetecilik aşkım ağır basmıştı.

GELECEĞİN RUS BAŞBAKANI
Uçak havalanmıştı. Bir ara, Suriye Dışişleri Bakanı Bitar'la yüz yüze geldik. "Lütfü!.." diye haykırdı. "Ne arıyorsun burada sen? Fazla olmuyor mu bu? Çizmeden yukarı çıkmak, işte buna denir."

Ben kekeledim: "Efendim, hepiniz yanlış yapıyorsunuz. Bu zirvede bir Türk gazetecisi de olmalı. Bana lütfen yardımcı olun. Kahire Havaalanı'nda bana güçlük çıkarılmasın, beni himâyenize alın."

"Oh, oh! Daha neler göreceğiz? Hadi Allahaısmarladık" deyip, yürüdü. Bir süre sonra, omuzuma bir el dokundu. Bu defa karşımda Salâh Bitar'ın Özel Kalem Müdürü ayakta duruyordu: "Bakan çok kızdı; ama merak etme, işini halledeceğiz" dedi.

Kahire Havaalanı'nda asker” törenle karşılandık. Asker” tören devam ederken, biz uçakta bekliyorduk. Oradan çıktık, Nil kıyısındaki Semiramis Oteli'ne yerleştik. Otobüsle hemen Port Said'e gitmemiz gerekiyordu. Başkan Nâsır bizimle orada görüşecekti.

Otobüste, arkamda şişman, hımbıl görünüşlü, kalın gözlüklü, miyop, sessiz, yanıbaşında çantası ve fotoğraf makinesi olan bir Rus gazetecisi oturuyordu. Kendi halindeki bu Sovyet TASS Haber Ajansı muhabirine herkes takılıyor, ama o kimseye cevap vermiyordu. (Bu gazeteci, geleceğin Sovyetler Birliği Başbakanı Andrei Gromikov'dan başkası değildi.)

Port Said'de iki yüze yakın yerli ve yabancı gazeteci, radyo ve televizyon muhabiri, yıkılmış evler arasında bizi bir caminin önüne getirdiler. Caminin yarısı yıkık, minaresi de devrilmişti. Nâsır, yıkık cami enkazının üstüne çıkarak haykırmaya başladı:

NASIR, MENDERES'E ÇOK KIZIYORDU
"Şu vahşete bakın... Şu insanlık dışı vahşete iyi bakın. Fabrikalarımız, evlerimiz bombalanıyor. Şu gördüğünüz cami, İslâmiyet'in, Müslümanlar'ın mukaddes evi olan bu cami; İsrail, Fransız ve İngiliz uçakları tarafından tahrip ediliyor. Üç gün, üç gece bombalandık. Üç gün, üç gece üstümüze ateş topları düştü, ama yıkılmadık, yıkılmayacağız. Siyonistlerin ve emperyalistlerin kötü oyunları gerçekleşmeyecek. Süveyş, Mısır'a ve Mısır halkına aittir. Bizi bugüne kadar sömürdüler, bundan sonra kendimizi sömürtmeyeceğiz, ezdirmeyeceğiz. Yanımızda olmayan Arap ve Müslüman ülkelere lânet! Camilerimiz, evlerimiz yıkılıyor, birtakım Müslüman ülkelerden ses seda yok... Nuri Said, Menderes bir gün kendi halkı tarafından asılacak. Emperyalistlere lânet!"

25 Mart 1955'te Bağdat Paktı kuruldu. Nâsır da pakta davet edildi. Ama, paktta İngilizler'in olduğunu görünce girmedi. Süveyş Kanalı, Nâsır tarafından 26 Temmuz 1956'da devletleştirilince, kıyamet koptu. 29 Ekim 1956'da İsrail, Süveyş Kanalı, Port Said ve Sina'yı bombaladı. 30 Ekim'de Fransız ve İngilizler bölgeyi bomba yağmuruna tuttu. Ayrıca Süveyş Kanalı'nına paraşütle asker indirmeye başladılar. Sovyetler Birliği, bu durum karşısında çok sert bir tutum takındı. Nükleer silahlar ve füzeleri alarma geçirdi.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI TEHLİKESİ
Bir III. Dünya Savaşı çıkmak üzereydi. Ortadoğu'daki savaşın 3. günü, ABD Başkanı Eisenhower araya girdi ve o da İngiliz ve Fransızlar'a ihtarda bulundu. 6 Kasım 1956'da, ateşkes kararı alındı.

Akdeniz'deki 6. Filo, Süveyş Kanalı ve İskenderiye sahillerini koruma altına aldı. Fransız ve İngiliz hükümetleri karıştı. İngiltere Başbakanı Eden, istifa etti. Fransız hükümeti de allak bullak oldu. Nâsır, belki düşmanlarını püskürtemedi, ama Süveyş Kanalı'nın yönetimini ele geçirdi. Amerika ve Sovyetler'i de yanına aldı. Bu, büyük bir başarıydı. Mısır'da üç gün daha kaldıktan sonra, Middle East uçağıyla Kahire'den Beyrut'a, Beyrut'tan da İstanbul'a geldim. Tabii bizim bavul Şam'da kaldı.

Nuri Said Paşa öldürüldü Menderes ise idam edildi
MIsIr Devlet Başkanı Albay Nâsır'ın "Nuri Said Paşa ve Adnan Menderes halkı tarafından asılacak!" dediği 1956'dan iki yıl sonra, yani 14 Temmuz 1958'de Irak Başbakanı Nuri Said Paşa bir darbe sırasında, ihtilâlciler tarafından linç edilerek öldürüldü. Bu olaydan yaklaşık 3 yıl sonra, yani 17 Temmuz 1961'de askeri darbeyle uzaklaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes, İmralı Adası'nda idam edildi.

DARBECİLER LİNÇ ETTİ
Irak Başbakanı Nuri Said Paşa, Osmanlı ordusunda yüzbaşı iken, 1916 yılında ordudan kaçarak, Osmanlı yönetimine karşı düzenlenen "Arap ayaklanması"na katılmıştı. Irak'ta, Haşim” hanedanına yakın Meşruti Birlik Partisi'ni kuran Nuri Said Paşa, 1919 yılında İngilizler tarafından Irak Başbakanlığı'na getirilmişti.

Nuri Said Paşa, Mısır Devlet Başkanı Nâsır'ın izlediği "Arap milliyetçiliği" politikasına şiddetle karşıydı ve 25 Mart 1955'te kurulan Bağdat Paktı'nın mimarlarından biriydi.

General Kasım, 14 Temmuz gecesi ihtilâl yaptı. Sarayda, başta Kral II. Faysal ve Kral Naibi Prens Abdülillah olmak üzere herkes öldürülmüştü ama Nuri Said Paşa kayıptı.

Çünkü o, tecrübeli ve uyanık bir Paşa idi ve askeri darbenin yapıldığı saatlerde, hizmetkârı olan bir kadının evine sığınmıştı.

Nuri Said Paşa, hizmetçisinin kıyafetlerine bürünüp, sokağa çıktı; ancak, bir ihbar üzerine ihtilâlciler tarafından kadın kılığında yakalanıp, hemen oracıkta linç edildi.

İMRALI'DA İNFAZ
Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ise, 27 Mayıs 1960'da düzenlenen askeri bir darbeyle iktidardan uzaklaştırıldı. Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırıldı. Adnan Menderes'e verilen idam cezası, 17 Eylül 1961 tarihinde, Marmara Denizi'nde bulunan İmralı Adası'nda infaz edildi.

YARIN
* Irak'ta, 14 Temmuz 1958 tarihinde darbe oldu. Türkiye, Irak'a askeri müdahale için hazırlık yaptı.

* Sovyetler, Menderes'e "Irak'a girerseniz, Kafkasya'daki birlikleri derhal Anadolu'ya indiririz" mesajı gönderdi.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır