kapat

17.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kalkavanlar'ın filosu ABD'yi fethedecek
Kaşif Kalkavan Grubu, Türkiye-İsrail-ABD arasında düzenli deniz taşımacılığını başlatarak, ihracatçının önünü açtı.

Türkİye ile İsrail arasında iki yıl önce imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması ile, ABD'ye kota ve gümrüksüz mal satışının kapısı aralanmıştı. Şimdi, Kaşif Kalkavan Grubu'nun başlattığı Türkiye-İsrail-Amerika arasındaki deniz seferleri ile kapı sonuna kadar açıldı.

İsrail'in ABD'ye gümrüksüz ve kotasız ihracat yapabilmesinden yola çıkarak, Türkiye'nin de ABD pazarına girebilmesi mümkün. Şu anda Türkiye'den İsrail'e işlenmek ve ihraç edilmek üzere iplik ve kumaş gönderiliyor.

Küreselleşmenin denizcesi
Kaşif Kalkavan Grubu, bir ilki başlattı. Konteyner gemileri malları yükleyip, Haydarpaşa'da halat çözüyor. Ver elini Gemlik, İzmir derken, Ashdod Limanı. Ashdod, İsrail'in en önemli yük limanı. Gemi burada soluk alıp, sonra doğudan batıya tüm Akdeniz limanlarına uğraya uğraya Amerika'ya ulaşıyor. Yani bir de koca Atlas Okyanusu'nu geçiyor. Tüm bu seferi de 11 günde bitiriyor. Hem de bu seferler tarifeli. Her 8.5 günde bir gemi Haydarpaşa'dan "vira bismillah" diyor. Küreselleşmenin denizcesi bu olsa gerek. Her limanda bir konteyner alsa, ticaretin alası!

Barbaros'un bile hayal edemeyeceği, Akdeniz'i bir Türk gölü yapan bu projenin sahibi Nevzat Kalkavan. "İsrail ile Amerika arasındaki büyük ticaretten biz de pay almak istiyoruz" diyen Kalkavan, projeyi şöyle anlatıyor:

"Sadece bu hatta 4 gemi çalışıyor. Her biri 24 milyon dolar değerinde. Ayrıca, İzmir'de Çolakoğlu'na 8 bin 500 konteyner yaptırdık. TIR sayısı ise 100'ü buldu. Diyelim ki, Haymana'dan malı alıp, Miami'deki müşterinin eline teslim ediyoruz. Seferlere bir ay önce başladık. Şimdiden Amerika ile Türkiye arasında konteynerle yapılan ticaretin yüzde 30'unu biz gerçekleştiriyoruz. Yakında 5'inci gemiyi devreye sokacağız. Böylece, 7 günde bir düzenli kalkış yapacağız."

Kalkavan, yakında Almanya-Hollanda-Belçika-İngiltere-Türkiye arasında çalışacak Kuzey Avrupa Hattı'nı açacaklarını da açıkladı.

Denizciler AğlamayI Öğrendiler
Krizden inim inim inliyor bizim deniz nakliyatçıları. Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor. Türkiye'de her dertlinin son başvurduğu kapıyı çalıyorlar. Baba'ya dertlerini anlatacak, yardım isteyecekler. Baba kimseyi kapısından çevirmez, "Gelin bakalım" diyor. Baba masanın başında, onlar dizilmişler. "Dörtte bir fiyata, üstelik yarı dolu gemilerle iş yapıyoruz. Kredi borcunda boğuluyoruz" diye dert yanıyorlar. Ama baba onlara bakmıyor, kaptırmış ajansı izliyor. Ne yapsalar, dikkatini çekemiyorlar. Cengiz Kaptanoğlu söylüyor... Erol Yücel tekrarlıyor... Yok! Baba kapı duvar! Halim Mete, bakıyor olacak gibi değil. Baba'ya başlıyor bir Temel fıkrası anlatmaya.

"Fadime'nin hali harap, Temel'e sürekli `Öleyrum. Uy Temel öleyrum' deyip duruyor. Temel, `he, hı' diye geçiştiriyor. Ve Fadime, ruhu teslim ediyor. Cenaze defnedilirken Temel ne görsün! Mezar taşındaki yazıyla kafasına dank ediyor: `Öleyrum, öleyrum dedim. İnanmadın. İşte gördün mü!'

Baba mesajı alıyor. O da bir anısıyla yanıt veriyor: "Bartın'ı sel almış. Kadıncağızın biri yana yıkıla ağıt düzüyor, "Ölmüşüm, ağlayanım yok" diye... Daha baba sözünü bitirmeden, Halim Mete atlıyor söze: "Hah, işte o ağıt yakılan biziz!"

Ama ne Mete'nin fıkrası işe yarıyor, ne de ikinci kez Baba'nın sözüne atlaması. Durumları hâlâ, "Öldüm ağlayanım yok" minvalinde. İsrail ziyaretinde de, Cumhurbaşkanı Demirel'le biraraya gelmeden önce Kudüs sokaklarında armatörlerle dolaşıyoruz. Birden Süleyman Tapınağı'nın duvarı, nam-ı diğer Ağlama Duvarı'nda soluksuz ağlayan Yahudiler ile karşılaşıyoruz. Bizim denizciler önce Süleyman çağrışımına, hemen ardından da ağlayanlara takılıyor. Uzun uzun izliyorlar. Neden mi? Yarın babayla randevu var. En iyi nasıl ağlanır onu öğrenmek için. Ne de olsa, bizim ülkede ağlamayana meme yok!Mine

ŞENOCAKLI/İSRAiL


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır