Köpek mi çok mutlu, yoksa ben mi?
Karım Sevinç, geçen haftaki pazar yazımı okuyunca, "Hadi git, o köpeği al getir," dedi. Anladım ki o da bir köpek sahibi olmak istiyor. Doğruca bizim damat Erkan Morgül'ün kapısını çaldım. Her zamanki gülen yüzü bu kez asıktı. Konuyu değiştirmek için söylendim: "Kedi köpek doktorusun, ama kliniğinin adı neden Anakonda?" Şöyle yanıtladı: "Anakonda, en büyük yılanın ismi. Biliyorsun yılan ölümsüzlük demektir. Ayrıca ben her türlü hayvanın doktoruyum!" Sonra... Sokakta yaralı bulduğu bir martının kırık kanadına taktığı platin çubuğu kontrol ettikten sonra, pencereyi açtı ve uçurdu. Arkasından da "İnsanlara dikkat et!" diye bağırdı! Hayvan sevgisi ile dolu eşi Meltem, bir sokak kedisi ile gelmez mi? Meğer kedinin gözleri kör olmuş. Tedavi edilmesi gerek. İlaçlarını verdi, "Şimdi o da bizim aileye katıldı," dedi. Klinikten çıktık, Mısır Çarşısı'na doğru yola çıktık. Bizim doktor sanki evladını kaybetmiş gibi üzgün. "Ne bu durumun doktor," dedim. Telefonunu çıkardı, bir köpeğe sarılmış resmini gösterdi. "Enişte," dedi, "Benim Korsan dün gece öldü. Oysa aylarca tedavi etmeye çalıştım. Ama kaderi bu kadarmış!" Sonra gözlerinden yaşlar süzüldü. Konuyu değiştirmek için, "Bak sokak köpeklerle dolu. Birisini alırsın," dedim. Cevabı tüm duygularımı yerimden oynattı; "Hayvan barınağından alacağın köpek öyle mutlu olur ki... Hani çocuk yuvasından bir çocuğu alırsan onu hayata bağlarsın ya, aynen öyle olur. Seni ömür boyu unutmaz." Mısır Çarşısı'na geldik kuşlar, çiçekler arasında o bakışını asla unutamadığım benim köpeğimin bulunduğu kafesin önüne durdum. Bir de baktım köpeğim yok. Satıcı, "Onu biraz önce sattım," demez mi? O an oraya evladını kaybetmiş bir baba gibi çöktüm kaldım. Yandaki mağaza sahibi halime acıyıp "Çatalca'daki çiftlikte o köpeğin aynısı var," dedi, "Bekle, sana getireceğim." Geldi... Erkan doktor eldivenlerini giydi, sıkı bir muayene yaptı. Sonra da kızgın bir ifadeyle "Bu şiddetli üşütmüş. Çok kötü öksürüyor." Sonra Erkan da beni yine teselli etti; "Bu köpeği iyileştiremezsem, sen de ben de çok üzülürüz. Doğru olanı sana sağlıklı bir köpek bulmak..."
ÇOCUĞUMUZ OLDU! Doktor Erkan'dan müjdeli haber üç gün sonra geldi: "Senin köpeğini buldum.'' Karım Sevinç'le büyük bir heyecan içinde Kadıköy'deki Sera Group'a gittik. Bir değil beş tane beagle var. Karım hepsini tek tek kucağına aldı, sevdi okşadı. Ben ise şaşkın gözlerle bakıyorum. Meğer karım Sevinç, hangi köpekten elektrik alıyor, onu test ediyormuş. "Ben bunu sevdim. Artık bir çocuk sahibiyim," demez mi? Sıra köpeğe isim koymaya geldi. Okurlardan gelen isim önerilerini tartıştık. Bizim Asım Kaptan'a sordum, "Adı İskarmoz olsun," dedi. (Kayıklardaki kürek takılan ince uzun sopa) SABAH Pazar ekinden Figen ise "Agoran' dedi, sonra da ekledi: "Çarşı demek!" Neyse efendim ismi 'Kaptan" oldu. Nedeni şu; bir büyük hayalim var. Bir gün tekne sahibi olmak ve Akdeniz'in tüm koylarını Kaptan'la beraber gezmek... Kaptan eve geldi, tüm yaşam biçimimiz değişti. Bakalım ne olacak? Benim asıl korkum, bizim sitede gezerken başka köpeklerin saldırması... Kaptan'ın ağabeyi bizim Mesut, "Baba," dedi, "Kaptan'ı köpeklerden değil kedilerden koru. Sitede kediler, örgüt kurmuş benim Rottweiler'a bile saldırdılar!" Aslında ben kendim için korkuyorum ya... Doktor Erkan taktiği verdi; "Köpeğin gözünün içine bakma, dik dur ve nefesi burnundan değil, ağzından alıp ver." Eğer işe yaramazsa diye, ben yine de bir sopa bulmalıyım!
|