kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Nisan 2009, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"Türkiye salgına en hazır ülkelerden biri"

AA
Giriş Saati : 30.04.2009 17:45
Güncelleme : 30.04.2009 22:25
Yeni Haber
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribine karşı bir aşı geliştirilmesi halinde Türkiye'nin bunu satın alacak ülkeler içinde olacağını söyledi...
Akdağ, The Marmara Otel'de televizyon, gazete ve haber ajanslarının temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen ''Domuz gribi'' konulu istişare toplantısının sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Akdağ, bir soru üzerine, domuz gribi virüsünü tanımlama konusunda çalışmaların sürdüğünü belirterek, virüse karşı aşı üretebilecek ilaç firması sayısının çok olmadığına dikkati çekti.

Dünyada bu aşıyı ürettiğini bildiren firmayla hemen temasa geçileceğini anlatan Akdağ, ''Bu aşıyı dünyada birçok ülke satın almak istiyor. Türkiye, bu aşıya yeteri kadar para ayırabilecek, parayı ayırma konusunda da cömert davranabilecek az sayıda ülkelerden biridir. Bunun bedeli ne olursa olsun ülke olarak böyle bir aşıya talip olup, sıraya girecek ülkeler içinde oluruz'' diye konuştu.

Domuz gribinin domuzla doğrudan ilişkisi bulunmadığını vurgulayan Akdağ, bu nedenle de domuz eti yemeyenlerin bu hastalığa yakalanmayacakları şeklindeki kanıların doğru olmadığını söyledi. Akdağ, ''Domuz gribi virüsü insandan insana bulaşan bir virüstür. Başka ülkelerden gelenlerden bulaşma riski vardır. Dolayısıyla Türkiye de bu açıdan risk altındadır'' dedi.

Viral bir hastalık olması nedeniyle çok kolay yayılabildiğine dikkati çeken Akdağ, bireysel koruma tedbirleri ile hastalığın yayılma hızını ve dolayısıyla bu hastalıktan ölebilecek insanların sayısını büyük ölçüde azaltılacağını kaydetti.

Sağlık Bakanı Akdağ, ''Şuna emin olabilirsiniz. Türkiye, böyle bir salgına en hazır ülkelerden biridir. Bu hususta basının ve kamuoyunun en ufak bir tereddütü olmamalıdır'' diye konuştu. Akdağ, bu hastalıktan ölüm oranının düşük olmasının önem taşımadığını,insanların kişisel tedbirlere ağırlık vererek uygulamasının önemli olduğunu kaydetti.

1 MİLYON 200 BİN ADET KUTU İLAÇ STOKU

Bu hastalık için özel bir bütçe ayrılmadığını ancak halk sağlığını korumada gerekeni ayırmaya hazır olduklarını belirten Akdağ, bakanlığın domuz gribi hastalığı ilacı olarak piyasada bulunanların dışında 1 milyon 200 bin kutu ilaç stokladığını, gerekirse ikinci bir dalga için stok talebinde bulunabileceklerini aktardı.

Akdağ, Türkiye'de biri Hıfzıssıhha, diğerinin de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin referans laboratuvarı olmak üzere iki adet referans laboratuvar bulunduğunu dile getirerek, havaalanlarında herhangi bir şüpheli vaka görülmesi halinde bu kişinin hastanede karantinaya alınacağını ve örneklerinin laboratuvarlara gönderileceğini söyledi.

Aşı üretim firmalarının hiçbirinin devlet firması olmadığını, Türkiye'de aşı üretiminin önünün açılması ve viral aşıların üretilmesi konusunda yaklaşık 2 yıldır dünyanın önde gelen firmalarıyla görüşme içinde olduklarını ifade eden Akdağ, onlara kendilerinden uzun süre aşı alma karşılığında Türkiye'de aşı fabrikası kurmaları önerilerinde bulunduklarını bildirdi. Akdağ, dünyada da bu virüsle ilgili aşıyı üretmesi beklenen kurumların kamu kurumları olmadığına dikkati çekti.

'MEKSİKA GRİBİ' TANIMLAMASI

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy da ''domuz çiftliklerinin hastalığa etkisi'' konusundaki bir soru üzerine, domuz gribinde terminoloji değişikliği yapmak gerektiğini söyledi.

Gelinen noktada virüsün domuz kaynaklı bir virüs olduğunun düşünülemeyeceğini anlatan Prof. Dr. Eraksoy, şunları kaydetti:

''Evet virüs muhtemelen domuzdan gelişimini tamamladı ama genetik yapısının incelenmesinden anlaşılıyor ki hem domuz hem insan hem kuş virüslerine ilişkin ögeler var. Yani melez bir virüs... 'İnsana domuzdan mı geçti, başka bir şekilde mi geçti' konusundaki tartışma sürüyor. Aslında, o tartışma bizi çok da ilgilendirmiyor. Asıl önemli olan hastalığın ilerlemesini frenlemek, önlemek, kontrol altına almak. Ama artık bu virüse 'domuz virüsü' muamelesi yapmak sanıyorum yanlış olacak.

Dünya Sağlık Örgütü henüz bu konuda bir deklarasyon yapmadı. Onun için böyle bir söylemi iddialı bulabilirsiniz, ama sanıyorum yavaş yavaş bu virüse artık 'Meksika virüsü' ya da bu hastalığa 'Meksika gribi' denilmeye başlanması zamanı tıpkı Hong Kong, İspanyol, Asya gribi örneklerinde olduğu gibi gelmiştir. Artık hastalık insandan insana geçmektedir. Domuzdan geçen bir hastalıkmış gibi yanlış bir kanının silinmesi gerekir.''

Prof. Dr. Eraksoy, ''Bu virüs laboratuvar ortamında üretilmiş olabilir mi?'' şeklindeki bir soru üzerine, bu virüsün biyolojik bir silah olarak geliştirilmesi şeklindeki senaryoları bilim çevrelerinin doğru bulmadığını aktardı.

Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Akın ise ''Bu virüsle ilgili en kötü senaryo nedir?'' şeklinde bir soru üzerine, Türkiye'nin bu hastalığa karşı yaptığı planlamada kullanılan varsayımlara göre, ilk vakanın görüldüğü tarihten itibaren 1 ay içinde Türkiye'de ilk vakanın görüleceği şeklinde olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Akın, domuz gribi ile ilgili ABD'de 91 şüpheli vakadan 1'inin, Meksika'da ise 1551 vakadan 84'ünün hayatını kaybettiğini ve bu rakamlara göre domuz gribinden ölüm oranının yüzde 1,5-3 arasında görüldüğünü kaydetti.

ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER

Marmara Üniversitesi Hastanesi Çocuk Enfeksiyonları Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bakır da mevsimsel griple bu hastalığın karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak, salgın olan ülkelerden gelenlerle temas ve o ülkelere seyahat eden kişilerin gribe benzer belirtiler yaşaması halinde bunu dikkate alması gerektiğini söyledi.

Domuz gribi ile virüsüne karşı kullanılan ilaçların rastgele alınmaması, mutlaka hekim gözetiminde kullanılması, aksi takdirde vücutta direnç gelişebileceğini anlatan Bakır, bu hastalığı mevsimsel gripten klinik olarak ayırmanın imkansız olduğunu ancak laboratuvar ortamında bunun anlaşılacağını kaydetti.

Prof. Dr. Bakır, ''En azından salgın tehlikesi atlatılana kadar el sıkışmaya ve öpüşmeye toplum olarak ara verelim. En azından bu dönem geçene kadar çocuklarla temastan kaçınalım. Çocuklarla anne ve babalarından başka kimse temas etmesin'' diye konuştu.