Festivalde doruklar ve uçurumlar
Bir dönemde, eski adı Sinema Günleri olan İstanbul Festivali boyunca sırf festival filmlerini yazardım. Cumhuriyet ve Yeni Yüzyıl dönemlerimde hep böyleydi. Çünkü henüz gelişme çağında olan festivalin büyük desteğe ihtiyacı vardı. Ayrıca o yıllarda sinemacılar festival süresinde pek film çıkartmazlardı.
Şimdi çok şey değişti. Festival öylesine gelişti ki, artık kimse yazmasa da olur. Üstelik filmciler festival filan dinlemiyor, yoğun biçimde film çıkıyorlar. Ve bir kitle gazetesinde, onlar öncelik alıyor. Yine de, işte sonuna doğru filmlere kısa bir yazı içinde çok genel bir bakış denemesi.
Benim için zirvedeki filmler arasında, şaşırtıcı 'uygarlığın çöküşü' metaforu, Fransız yapımı Yuva, tangonun gerçek ruhunu veren Arjantin filmi Üstatlar Kahvesi, geçmiş zaman üzerine inceliklerle dolu İsveç filmi Ölümsüz Anlar, İzlandalı yönetmen Baltasar Kormakur'un her zamanki şiirsel hüznünü taşıyan Belalı Düğün, ölüm ve dayanılmaz acısı üzerine etkili İtalyan filmi Sessiz Kaos, bir aile ve miras hikâyesi boyunca bir kuşak içinde tüm kültür, giderek uygarlık kavramının inanılmaz değişimini anlatan Fransız filmi Yaz Saati başı çekiyor. Belki onların hemen ardından modern müzikal denemesi, Fransız yapımı Güzel İnsan, yine Fransız filmi, François Ozon'un modern masalı Ricky, Skolimowsky'nin şaşırtıcı tutku öyküsü Anna ile Dört Gece sayılabilir.
DANTEL GİBİ İŞLENMİŞ BİR KARA-FİLM...
Milk elbette çok başarılı ama yakında gösterilecek, uzunboylu konuşacağız. Il Divo, İtalyan olmayanları çapraza düşürecek bir siyasal deneme. Ama öylesine barok ve parlak biçimde anlatılmış ki... Uzun Alman filmi Baader Meinhof ise bir belgesel gibi izleniyor ve çok şey öğretiyor. Control Alt Delete, çılgın ve boşanmış bir gençlik ve internet tutkusu filmi.
Somers Town yine çağdaş gençlik üzerine kişisel bir deneme. Bulgar filmi Zift ise biçimiyle öne çıkan, dantel gibi işlenmiş bir kara-film...
Çok güzel belgeseller var. İngiliz Terence Davies'in Zamana ve Şehre Dair'i tüm şenliğin en özgün filmlerinden... Nerede Bu Usame Bin Ladin? çok hınzır ve zekice bir siyasal belgesel.
Elbette görkemli düşkırıklıkları da yaşadım.
Soğuk İngiliz komedisi Evlilik Sınavı, beklenen Chabrol- Depardieu buluşması Bellamy, 101 yaşındaki De Oliveira'nın filmi Sarışın Bir Kızın Tuhaflıkları, şişirilmiş vampir filmi Gir Kanıma, boş gençlik filmi Dağınık Yataklar gibi... Ama her filmin güzel olacağını kim söylemiş?
Not: Geçen haftaki yıldız tablomuzda, Kanun Benim İçin * * * yerine yanlışlıkla * çıkmıştır. Filmin sahiplerinden ve okurlarımızdan özür dileyerek, düzeltiriz.
Yayın tarihi: 25 Nisan 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/25/ct/haber,8A4D4C3C373A4301A50D4E41432EDC35.html
Tüm hakları saklıdır.