Aslında
Bedrettin Dalan'ın İSTEK Vakfı'na ait arazide çıkan bombalara çok da şaşırmamak gerekiyor. Bu ülkede, yavaş yavaş da olsa içeride
"düşman" ilan edilenlere karşı nasıl bir hazırlık yapıldığı ortaya çıkıyor, daha da çıkacak.
Silahların kime ait olduğu, neden orasının seçildiği de çok sürmeden anlaşılacak. Tutuklamalar da bunu gösteriyor.
Yine de ortada cevabı aranan çok sayıda soru işareti olduğu kesin. Kesin, çünkü biz ilk defa gerçek anlamda kendi kirli tarihimizle yüzleşiyoruz.
Kolay bir olay değil bu.
Susurluk'ta nasıl bir tıkanma yaşandığını hepimiz gördük.
Ayrıca bu ülkenin geçmişinde sadece Susurluk da yok.
Darbeyle Başbakanını asan, sağ sol çatışmasıyla 5 bin gencin ölümüne yol açan, AleviSünni çatışmasıyla katliamlar yaptıran, kendi aydınlarını tek tek öldüren, Kürt meselesiyle yüzleşmemek için faili meçhul cinayetler işleten bir "derin yapı" var bu ülkede...
O yapının bugünkü versiyonu Ergenekon Terör Örgütü...
Türkiye o canavarı en azından kuyruğundan yakalamış durumda.
Her şey bir yana sadece 2006 sonrası Danıştay saldırısı gibi sarsıcı olaylara ve topraktan fışkıran silahlara bakınca bile insanın artık "pes" demesi gerekiyor.
Ama ne mümkün...
Hâlâ Türkan Saylan'ın evinin aranması gibi olaylar üzerinden bu korkunç yapı görmezlikten geliniyor.
Önceki akşam bir televizyonda eski asker, yeni siyasetçi
Osman Pamukoğlu'nu dinliyordum.
Sunucu şöyle bir soru sordu: "Ergenekon için ne düşünüyorsunuz?"
Eski komutan yeni siyasetçi
Pamukoğlu önce sakin sakin bir tespit yaptı:
"Orada yasadışı işler peşinde olan gruplar olduğu kesin. Darbe marbe de planlamışlar, bu da anlaşılıyor. Ortaya çıkan silahlar da bunu gösteriyor."
İlginç... Merakla bu noktadan sonra ne söyleyeceğini bekledim.
Pamukoğlu görev günlerini hatırlatan bir ses tonuyla şu minvalde bir çıkış yaptı:
"Ama artık yeter... Bu işe siyaset bulaştı."
Düşünsenize
"yasadışı işler, darbe marbe gibi şeyler" var ama asıl sorun işin içine siyaset karıştırılması...
Son dönemin yaygın deyimiyle "velev ki bir boyutuna siyaset bulaşmış olsun"; peki işin esası üzerinde neden durmuyoruz?
Neden darbe yapmak isteyenlere, silahları gömenlere isyan etmiyoruz?
Yoksa darbe günlükleri yalan mı?
Ya da topraktan fışkıran silahları birileri mi getirip oralara gömdü?
2006-2007'de patlayan bombalar, suikastlar için ne düşünüyorsunuz?
Hiç mi sizleri rahatsız etmiyor?
Daha da önemlisi eğer saldırgan yakalanmasıydı
Türkiye'yi kaosa sürükleyecek Danıştay saldırısını nereye koyuyorsunuz?
Bu sorulara cevap vermeden, yargılamanın hukuka uygun olmadığını ileri sürmek ve bu operasyonlara siyasetin karıştığını söylemek hiç de inandırıcı gelmiyor, gelmeyecek de...
Hukuka sahip çıkmanın yolu Ergenekon'un açığa çıkartılmasından geçiyor. Bu hepimiz için gerekli.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Darbe günlükleri ve silahlar yalan mı?
Yayın tarihi: 24 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/24//haber,8D77DDA8BF034E538EAA5E148AC7AC63.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.