kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Nisan 2009, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Hasan Kaçan Sema Kaygusuz Nedim Gürsel

İsviçre'nin gözleri Türk edebiyatında

LISBETH KOUTCHOUMOFF CENEVRE
20.04.2009
İki gün sonra başlayacak İsviçre Kitap Fuarı'nda Türkiye'nin Onur Konuğu olması, Le Temps gazetesinin İstanbul'a ilgisini artırdı. Gazete, Türk edebiyatının 'yeni' neslini büyüteç altına aldı..
Sunuş
İSVİÇRE
'de 11 yıldır yayımlanan Le Temps gazetesi, çarşamba günü başlayacak olan 23'üncü Uluslararası Cenevre Kitap Fuarı'nda Türkiye'nin Onur Konuğu olarak yer alması nedeniyle, iki gün önce İstanbul'da Tabuları Ortadan Kaldırmak başlıklı bir haber yayımladı. Lisbeth Koutchoumoff imzalı ilginç haberde, Metis Yayınları kurucularından, çevirmen ve editör Müge Sökmen ile, yazarlar Murat Uyurkulak, Aslı Erdoğan ve Sema Kaygusuz üzerinden, Türkiye'ye dair genel bir kültürel - siyasi Türkiye panoraması ortaya konuldu. Le Temps'da yer alan bu derinlikli haberin geniş bir derlemesini, iki bölüm halinde, Leyla Ayaş'ın Türkçesiyle SABAH okurlarının ilgisine sunuyoruz.

Türkiye'nin ekonomik ve kültürel başkenti İstanbul, Nisan başında, birkaç gün devam eden kapalı havadan sonra, tekrar güneşe kavuşarak canlanıyor. (Orhan) Pamuk tarafından dile getirilen "Hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmeyin," sözcükleri özellikle Müge Sökmen için söylenmiş gibi. Avrupa ve Asya arasında uzanan kentin Avrupa yakasının kalbinde, Taksim meydanından bir kaç sokak uzakta yer alan ve Müge Sökmen, eşi ve beş arkadaşı tarafından 1982 yılında kurulan Metis Yayınevi, 25 yıldan beri ülkenin en saygın yayınevi konumuna sahip.

MUHALİF SESLERİN YAYINEVİ
Öğle paydosundayız. Yayınevinin sessiz ortamı, Müge Sökmen'in sohbet ve kahkahalarıyla canlanıyor. Metis Yayınevi kurulduğunda, Türkiye hala 12 Eylül 1980 tarihli askeri darbenin ve onu izleyen iki yıllık baskı döneminin etkisi altında. 600 bin kişinin işkence gördüğü ve ülkedeki aydınların, sanatçıların ve yazarların susturulduğu bu dönem, aslında bir yayınevi kurmak için kesinlikle uygun bir zaman değil. "İhtilal yapma fırsatını kaçırmıştık fakat direnmek ve aydınların sesini duyurmak istiyorduk." Risklerin, grubun bir tek üyesi üzerine yoğunlaşmasını önlemek için dönüşümlü bir yönetim uygulayan ve davalara karşı kendisini savunabilecek yetenekli avukatlardan destek alan Metis Yayınevi'nin, İrlanda, Güney Afrika ve Filistin'deki muhalif yazarların eserlerini ve Frankfurt Okulu'nun önemli belgelerini tercüme ederek yayınladığı kitapların ünü kulaktan kulağa aktarılıyor. "Avukatların olumsuz görüşlerine rağmen kitaplarımızı yayınlamaya devam ediyorduk" diyen Sökmen, 11 Eylül sonrası A.B.D'de uygulanmaya başlayan Vatanseverlik Yasası'nın getirdiği kısıtlamalar karşısında şaşkına dönen Amerikalı meslektaşlarına, gülümseyerek "Siz kitaplarınızı yayınlamağa devam edin ama, kendinize iyi avukatlar bulun," tavsiyesinde bulunuyor. Müge Sökmen, beş yıldan beri sayıları hızla artan ve edebiyat ortamında boy gösteren yeni yetenekleri keşfetmekten çok mutlu olduğunu belirterek, "Bu gençler askeri darbeyi yaşamış olan kuşağın çocuklarıdır. Bizlerin tanık olduğu ve onları da dolaylı olarak sıkıntıya düşürmüş olaylara bakışları beni çok etkiliyor. Gençlerin seslerini duyurmağa karar vermiş olmaları bence çok önemli," diyor...

36 YAŞINDAKİ ÖFKELİ ADAM
Murat Uyurkulak, 36 yaşında öfkeli bir adam, yumruk gibi etkileyici iki roman yazdı. Popüler bir Rum mahallesi olan Kurtuluş'ta, 'hayalet gemi' görünümlü apartman dairesinin pencerelerinden, kurşuni renkli gökyüzü seçiliyor. "Siyasi dramların aileler ve özellikle çocuklar üzerindeki etkisi genellikle unutuluyor. Benim ailem askeri darbeden sonra parçalandı," diyen Uyurkulak, yüreğinin derinliklerinde yer alan patlamaya hazır yanardağı bastırmaya çalışıyor. İlk romanı olan Tol (Kürtçe 'İntikam') ümitsiz bir çığlığı yansıtıyor. 2002'de yayınlanan bu romanda kullanılan argo, askeri darbenin acımasız tasviri ve Kürtlere karşı mücadele, kitabın okurlarını çok etkiledi. "Annem ve babam solcu militan, orta halli öğretmenlerdi. Evimizdeki toplantılarda onların ve arkadaşlarının gözlerindeki neşeli parıltıyı hala hatırlıyorum. Bu parıltı askeri darbe ile söndürüldü, annem ve babam işkence gördüler ve askerlere karşı yürüttükleri mücadeleyi kaybettiler, ailemiz parçalandı. Bu başarısızlığı kabullenmek ve yaşamı hiçbir şey olmamış gibi devam ettirmek, nasıl mümkün olabilir? Bence romanımın en etkileyici yönü kurban edilen bu kuşağın mücadelesinde haklı olduğunu vurgulamasıdır." Tol, bu sonbaharda, Galaade Yayınevi tarafından Fransızca olarak yayınlanacak.

BEZDİRME AMAÇLI DAVALAR VAR
Romanın yayıncısı Müge Sökmen yazara dava açılmamasını şu şekilde açıklıyor. "Genellikle çok satan, özellikle Batı ülkelerinde ses getiren ve nedense ülkemizi tehlikeye atacak nitelikte olduğuna karar verilen kitapların yazarları tehlike altındadır. Uzun süren ve maliyetleri yüksek olan bu davalar aslında gerçek bir tehditten ziyade bezdirme amaçlıdır." Murat, anarşist-komünist bir militan. İkinci romanı Har, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok kültürlü toplumunun tek kültürlülüğe dönüşmesini anlatıyor. "Kemalist elit sınıfının rüyası katliamlara ve baskılara rağmen başarısız oldu. Sayılarının artık çok azalmış olmasına rağmen Türkiye'de halen Ermeniler ve Rumlar yaşıyor. Travmalarımızla yüzleşmemiz, ülkedeki azınlıklara karşı işlediğimiz suçları kabullenmemiz ve hayaletlerden kurtulmamız gerekiyor. Tarihimizi inkâr etmemiz, azınlıkları, kadınları ve eşcinselleri normal insanlar olarak kabul etmemizi engelliyor. Bu kabullenme, her ne kadar ölenleri geri getirmese de, yeni bir yaşama başlamamızı, ordunun ülkedeki denetimini ortadan kaldırmamızı, ulusçuluktan vazgeçmemizi ve bizi yöneten aptal siyasetçilerden kurtulmamızı mümkün kılacaktır."
Le Temps'in Türkiye edebiyatı özel haberinde yarın: Sema Kaygusuz ve Aslı Erdoğan