kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Nisan 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Ah şu inatçı sosyal, siyasal yanılgılarımız!

Bu noktaya nasıl geldik?
Herkesin kendine Müslüman olduğu, adalet diye yanıp tutuşanların kendileri dışındakilerin hakkını hukukunu hiç umursamadıkları bu noktaya nasıl geldik?
Neden ülkenin her yanında " kamp ateşleri " yanıyor?
Neden bir adım ileri gitsek çok geçmeden iki adım geri atıyoruz?
Bütün bunlarda inatçı yanılgılarımızın; fikir ve bilgi sandığımız ezberlerimizin büyük payı var...
Bir toplumda ancak kamplaşarak ve kamplaşma sayesinde fikir sahibi oluyor ve analiz yapmaya kalkışılıyorsa...
Bilin ki, orada beyin durmuş, göz körelmiştir!
Mesela...
Siyaset ve düşünce hayatımızın en büyük yanılgılarından biri Türk modernleşme projesinin güdük kaldığı; başarısız olduğu tezidir.
Geçmişte siyasal İslam ve radikal Marksist solun farklı yollardan geliştirdiği bu tez zamanla bütün siyasal dokuya nüfuz etmiş ve bugünkü kamplaşmaların altında yatan endişeleri tetiklemiştir.
Bu teze göre sivil-asker bürokrasinin koruma kollaması olmasa Türk modernleşmesi bir anda yerle yeksan olacaktır!
Oysa çok ciddi bir yanılgıdır bu.
Türk modernleşme projesi bütün eksik gediklerine ve tarihsel hatalarına karşın başarılı olmuştur.
Cumhuriyet bürokratik değil, gümbür gümbür sosyolojik bir gerçektir.

Siyaset ve düşünce hayatımızın bir başka büyük ve inatçı yanılgısı da...
Dinin kişiye özel ve mahrem bir yaşantı olduğu tezidir.
Bu çırılçıplak bir yanlış ve feci bir siyasal yanılgıdır.
Çünkü en saf göz de, en derin ve aydın zihin de farkındadır ki..
Kişisel olan inançtır.
Din her yerde, her zaman toplumsaldır.
Dinin toplumda göze batacak kadar görülmesi, toplumun her köşesine, her hücresine işlemesinden doğal bir şey olamaz.
Ama dünyanın başka bir ülkesinde ilkokul çocuklarının bile yapmayacağı bu yanlış yıllar boyu devletin en üst kademelerinde, eğitim kurumlarında çoğaltılıp durmuştur.
Üstelik zamanla resmi tez haline getirilen bu yaklaşım " laiklik ilkesi" nin bir parçası sayılmıştır.
Kitlelerle aydın geçinenlerin arasını açan temel yanılgılardan biri budur.
Hatta bu bir yarılma dır.
Aslında 50'lerden bu yana muhafazakâr sağın açık açık " devletle millet arasındaki çatışma " adını verdiği ve tamir etmek üzere kitlelerden oy aldığı şey de bu yarılmanın ta kendisidir.
Böyle bir yığın yanılgı daha var.
İçimize işlemiş, ruhumuzu teslim almış yanılgılar...
Ezberlerin artık üzerini örtemediği yaralar demek gerek belki de...
Mesela Güneydoğu'da feodal düzen ve yoksulluk sorunu olarak görmekte ısrar ettiğimiz sorun.. (Kürtlerin varlığını kabul etmeyen bir bakış nasıl çözebilirdi Kürt sorununu?)
Mesela " Türkün Türkten başka dostu yok " inadı! (Oysa bu sözünü ettiğimiz bir millet değil de insan olsa, "sende de bir arıza var, hiç dostu olmayanın kalbi de yoktur" falan deriz değil mi?)
Mesela bu toplumun milli meselesinin ırksal temellere oturduğu yanılgısı! (Oysa İttihat Terakki de dahil bunu kimse başaramamıştır. Türklerin milli meselesi dinidir ve o yüzden İslam'dan ayrı kavranamaz.)
Bu yanılgılardan bir anda kurtulamayız.
Kurtulamayacağız da...
Ama kamplaşmalara "dur" demek, ezberleri bozmak için bir başlangıç yapmak zorundayız.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın