Aysun Kayacı'nın babası Selahattin Kayacı.
İLİŞKİLİ HABERLER
Aysun Kayacı'nın biyolojik babası
Aysun Kayacı'nın biyolojik babası
Aile olmanın ne olduğuna ilişkin çok yazdık, çok tartıştık. Anne ve baba olmanın değeri, görevleri, yükümlülükleri sık sık dile getiriliyor. Geleneklerimiz anne ve babaların hakkının ödenemeyeceğine ilişkin öyküler, özlü sözlerle dolu. Nedir anne baba olmanın hakkı? Bir bedeli var mıdır gerçekten? Ya da sadece bir çocuğun dünyaya gelmesine neden olmak anne ve baba yapar mı bizi? Öte yandan çocukların hakları nelerdir, biliyor muyuz? Ve çocukların haklarını kim savunacak? İşte bu soruların hepsi çok iyi düşünülerek yanıt verilmesi gereken sorular. Bu soruların yanıtlarını bir kez daha gözden geçirmeme bir haber neden oldu. Aysun Kayacı'nın babası ile ilgili açıklamalarını okudum. Hâlâ üzülüyor olmasına üzüldüm önce. Kızgınlıktan çok, her çocuğun özlediği gibi bir babası olmadığına üzüldüğünü düşündüm sonra da... Tanımadığım kişilere ilişkin yazmak niyetinde değildim. Ama babanın açıklamalarını okuyunca, baba olmanın anlamı ve haklarını konuşmak için Babalar Günü'nü beklememeye karar verdim.
GÜVEN VE SEVGİNİN TEMELİ
Bir çocuğun gelişimi için babanın önemi yadsınamaz. Erkek çocuk için bir özdeşim modeli, erkekliği öğreneceği hocası olmasının yanı sıra hem erkek hem de kız çocuk için aile olmanın, paylaşımın, güvenin ve sevginin temellerindendir. Aynı evin içinde yaşarlarken bunun yeterli olduğunu, ayrıldıklarında eşleriyle birlikte çocuklardan da boşandıklarını sanan, zaman zaman maddi gerekleri karşılamanın baba olmaya yeteceğini düşünenler yanılıyorlar. Ama en çok sperm vererek babalık hakkı kazandığını sananlar yanılıyor. Baba olmak emek vermektir, baba olmak korumaktır, baba olmak sevmektir ve baba olmak bütün bunlara hiçbir karşılık beklemeden, baba olduğun için yapabilmektir. Çocuklar bunları yapamayanların, baba olmayı beceremeyenlerin boşluklarını içlerinde hissederler. Kimi zaman bu boşluğu başka şeyler doldurur. Kimi zamansa o boşluk kocaman bir yara olarak kalır. Babalar da hata yaparlar. Ama gerçek babalar, hata yaptıklarını fark eden ve özür dileyenlerdir. Bunu yapamayan, babalık haklarından feragat etmiş demektir. Bu nedenle başlığı 'biyolojik babası' olarak yazdım. Çünkü baba olmak biyolojik değil akıllı bir duygusallık gerektirir.
BABALIK HAKKI
Aysun Kayacı'nın babası, "Babam da beni dövdü," demiş. Evet şiddet görenin şiddet uyguladığını biliyoruz. Ama bu onun hakkı olmuyor ve cezalandırılmasını engellemiyor. Ama en kötüsü "Onun annesi kutsal bakire Meryem Ana. Aysun babasız mı dünyaya geldi?", diyerek baba olduğunu ispata çalışmış. Ve eklemiş "Semra Hanım bile şöhret oldu, ben de televizyona çıkabilirim. Benim televizyona çıkmamam için kör ve sağır olmam gerekir. Aysun bana maddi yardımda kesinlikle bulunmuyor. Maddi yardım yapsaydı, ben ona göre yaşam sürerdim. Bir annesine bakın, bir bana... Ben küçücük bir evde yaşıyorum."
Bütün bunlar babalık hakkı olarak değerlendirilebilir mi? Herkes televizyona çıkabilir, ama kendi olarak. Birinin babası olarak çıkıyorsa, beklenen konuşma farklıdır. Bir babanın "Benim hatalarıma rağmen var olmayı başardı. Hata yaptığım için üzgünüm, ama onunla gurur duyuyorum ve bu benim için yeterli," demesi beklenir. Bunu söylemeyen baba, hak iddia edemeyeceği gibi, çocuk olma hakkı devreye girer. Yasal yollara başvurarak ailesini ve kendini rencide edecek sözler söylediği için basınla konuşmasına tedbir alınabilir. Çünkü görülen o ki basın kendine tedbir alamıyor. Bu konuşmaların yayımlanmasına aracılık yaparak, yorumlarda bulunarak çocuklara, ailelere anne ve babaların her zaman haklı olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar değer verilmesi gerektiğini mi öğretmeye çalışıyorlar? Aynı basın, ruhsal rahatsızlık sonucu çocuğunu öldüren anne için 'Canavar anne' başlığı atabiliyor. Daha çok izlenme uğruna anne ve babaların evlatlarını kurban vermelerini desteklemek mi gerekiyor? Yoksa basının istediği, kimin haklı olduğu gerçeğini ortaya çıkararak habercilik yapmak mı? Böyle bir olayda haklı ya da haksız olmayacağını, birçok evde, hatta basındaki birçok kişinin evinde yaşanan bir dram olduğunun farkında değiller mi? Bu ünlülerin zavallı anne ve babalarını (!) bulma haberciliği uzun yıllardır yapılıyor. Bunları ekrana getirenlerin çoğunun benzer öyküleri olması ise, bir çeşit "Ben her şeye rağmen onlara baktım,"ı göstererek aklama ya da kendi babalarına öfkelerini onarma çabası olsa da bunu toplum önünde yapmak sağlıklı değildir. Akla gelen ve en ürkütücü olan neden ise bunu yapanların hiçbir şey düşünmüyor ya da umursamıyor olmaları... Peki toplumun doğru yönlendirilme ve çocukların sağlıklı gelişim haklarını kim koruyacak?
SINIFTA KALAN BABALAR
Bizde baba denilince korkulan, uzak durulan, sevgi göstermeyen, çocuklarını okşamayan, ceza veren, sözlerinin tartışmasız kabul edilmesini isteyen, çocukların sorunlarıyla ilgilenmeyip, sorunlar için anneleri suçlamayı yeğleyen, maddi gereksinimleri karşılamanın yeterli olduğunu düşünen kişiler gelir akla. Bu tanıma baktığımızda görüyoruz ki, bırakın bir çocuğun babası olmayı, mafya babalığı ya da ülke (!) babalığı için bile uygun ve geçerli bir tanım değildir. Oysa biz topluluk içinde babalık yapmayı çok seven bir toplumuzdur. Hemen bütün erkekler, daha güçsüz ya da daha küçük gördükleri herkese babalık yapmaya bayılır. Peki niye kendi çocuklarımıza babalık yaparken sınıfta kalıyoruz? Öte yandan tüm bu haberleri yapanlar, konuşanlar ve izleyenler olarak insanlık konusunda da sınıfta bırakmıyor mu bizi?
İLİŞKİLİ HABERLER
Aysun Kayacı'nın biyolojik babası
Yayın tarihi: 28 Mart 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/28/ct/haber,8215FA0A2C844680AA3B3588C9CE8B4D.html
Tüm hakları saklıdır.