39 yaşındaki Avustralyalı oyuncu Cate Blanchett, hemen herkes gibi zamanın çok hızlı geçmesinden endişe duyduğunu söylüyor.
Benjamin Button 'Beraber olmak kaderimizde var' hikâyesi değil
Henüz gösterime girmeden büyük ilgi toplayan Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi, hayatın kişisel bir yolculuk olduğuna ve her zaman paylaşılmayacağına odaklanıyor. 13 dalda Oscar'a aday gösterilen filmin başrol oyuncularından Cate Blanchett, bu filmin kendisine hissettirdiklerini anlattı..
- Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi'ni nasıl tanımlarsınız?
- Cate Blanchett: Öncelikle bir David Fincher filmi ama aynı zamanda inanılmaz romantik bir film de... Bildiğiniz gibi yaşlı doğup gençleşen bir adamın öyküsü. Bu nedenle de hayatları birbirleriyle kesişen iki insanın aşk öyküsü de. Birbirlerini bir türlü yakalayamayan insanların öyküsü bu ve sonunda her birimizin nasıl kendi kişisel yolculuğunu yaptığının da... Şayet zamanlama doğruysa biriyle kesişip kalıcı bir bağ oluşturabilirsiniz, ama zamanlama doğru değilse tamamen yalnız hissettiğiniz bir durumda da olabilirsiniz.
- Bir rolü kabul etmek için çok büyük bir cazibe oluşturması gerektiğini söylemiştiniz, Benjamin Button'da sizin için özel cazibe neydi?
- Sanırım bir karakteri bütün bir yaşamı boyunca canlandırabilmek. Karakterimin altı yaşından 86 yaşına geldiğini düşünürseniz, bu başlı başına bir cazibe. Birine âşık olmanın ne demek olduğunu duygusal olmayan bir açıdan inceleyebilmek, bu tür gözlem anlarını yakalamak, insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışmak, her senaryoda mümkün değil. Ayrıca inanılmaz derecede güzel bir film. Yaşam ve ölümü ve ikisi arasındaki ilişkiyi ele alıyor.
- Zamanın çok hızlı geçmesinden endişe duyuyor musunuz?
- Sanırım hepimiz duyuyoruz. Sorunumuz bu değil mi? Devamlı aynı hataları yapıp duruyoruz ve bunlardan kaçabileceğimizi düşünüyoruz. Sonra yaşınız ilerledikçe birden dank ediyor, "Bir dakika, bir gün öleceğim!" diyorsunuz. Veya bir yakınınızı kaybettiğinizde bu gerçekle yüzleşiyorsunuz. Ayrıca, ben büyükannemle büyüdüm, bir evin içinde üç nesil olunca, bazı konularda daha bilinçli olabiliyorsunuz.
- Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi bir aşk hikâyesi olmasına rağmen, hayatın kişisel bir yolculuk olduğuna ve her zaman paylaşılmayacağına da ağırlık veriliyor.
- Evet, kesinlikle öyle. Bu noktada David filmi, altı yaşındayken tanışıp, her şeyin mükemmel olduğu ve 'beraber olmak kaderimizde var' tarzında bir hikâye olmaktan çıkarıyor. Benjamin, Daisy'den önce başka bir kadınla olgun bir aşk yaşıyor ve bence bu harika, çok sıradışı. Benjamin ve Daisy, evliliğe, çocuklara ve mutluluğa doğru düz bir çizgide ilerlemiyorlar.
- Birçok insan, "Keşke gençken şimdiki aklım olsaydı!" der. Aslında birçok açıdan Benjamin'in durumunda olmak iyi, çünkü o 20 yaşındayken 40 yaşındaki birinin perspektifine sahip.
- Biliyorum. Ama sizden büyük biriyle tanıştığınız zaman ve size "Şimdi bildiklerimi gençken bilseydim," diye başlayan cümleler kurduklarında, onların yaşına gelene kadar söylediklerine kulak vermek istemezsiniz. Çünkü bilmek istemezsiniz, ilgilenmezsiniz. Bence insan olarak bu bizim doğamızda olan bir şey, tecrübe etmediğimiz bir şeyi anlamak çok zor, ancak kendimiz yaşadığımız zaman anlayabiliyoruz. Eğer bilseydik zaten hata yapmazdık ve hata yapmazsak da öğrenemezdik; ders alıp olgunlaşmak için genç ve akılsızken hata yapmamız gerekiyor.
- Yaşamış birçok kişiyi canlandırdınız. Kurgusal roller daha mı kolay?
- Nihayetinde, beni projenin içine sürükleyen, karakter değil. Benjamin Button'da, Veronica Guerin'de veya The Aviator'da da beni çeken karakter değildi. Filmin hikâyesi veya filmin potansiyeli önemli. Burada beni çeken çalışacağım yönetmendi. Her şey Fincher'ın ellerindeydi.
- Fincher'in perpsektifi açısından sizi en fazla ne etkiledi?
- Çok şahane bir yüreği olması; büyüyor ve atıyor. Anlıyor. İnanılmaz bir baba ve inanılmaz bir sinik, onunla çalıştığım için çok şanslıyım.
- Kişisel hayatınızla yoğun iş hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz?
- Diğer çalışan anneler nasıl iş hayatlarıyla özel hayatlarını dengelemeye çabalıyorsa, ben de aynen onu yapıyorum. Benim durumum çocuklarıyla ilgilenen diğer çalışan kadınlardan farksız. Neyse ki iyi bir evliliğim var, çocuklarımı çok seviyorum ve çocuklarım seyahat edecek yaştalar. O yüzden ben setteyken sabahları onlar da yanımdaydı. Ama şimdi okul yaşına geldikleri için seyahat etmeleri daha zor. Zaten ben de son birkaç senedir sürdürdüğüm bu çalışma temposuna devam etmek istemiyorum.
Yayın tarihi: 20 Şubat 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/20/cm/haber,5AF87B2450264A7EBBC3A9E9A43204E9.html
Tüm hakları saklıdır.