Giriş Saati : 06.02.2009 09:33 Güncelleme : 06.02.2009 22:49
* Seymour Hoffman'ı neden seviyoruz?: Bir zamanlar yalnızca bağımsız film meraklılarının tanıdığı Seymour Hoffman'ın en sevdiğimiz beş performansı: 5. Truman Capote ( Capote) Yıl 2005. Seymour Hoffman tam zıttı bir karakteri, büyük ABD'li romancı Truman Capote'yi canlandırıyor. Seymour Hoffman'ın temsil ettiği pasaklılık, dağınıklık, rahatlık gibi özelliklerin tam tersine sahip bir mükemmelliyetçiyi... 4. Allen ( Happiness) Adamımız, Todd Solontz'un 1998 tarihli Happiness'inde Allen isimli bir sapık rolündeydi. Lara Flynn Boyle'un canlandırdığı, Allen'ın komşusu süper seksi Helen karakteri, çekiciliğiyle Allen'ı epey bir 'geriyor'du. 3. Jon Savage ( The Savages) Büyük tiyatrocu Bertolt Brecht üzerine kitap yazan, Buffalo'da yaşayan ve öğretmenlik yapan Jon Savage, ablası Wendy'le birlikte babasını ziyarete gider. Onu birlikte yaşamak üzere yanlarına alacaklar mıdır, yoksa bir bakım evine mi bırakacaklardır? Bu dokunaklı filmde görünüşte devrimci ama aslında bencil ve şaşkın bir edebiyatçı rolünde Philip muhteşemdi. 2. Owen Davian (Mission Impossible 3) 2006 tarihli Mission Impossible 3'te kötü adam Owen Davian'dı (şeytan Damian'la kafiyeli). Cruise'un ekibindeki bir ajanı kaçıran, uluslararası kaçakçılık aleminin kötü çocuğu Owen, psikopat, terli ve korkutucuydu. Tuvalette Tom Cruise'un Philip Seymour Hoffman maskesiyle Owen'ı etkisiz hale getirdiği sahne ise elbette tam bir Being John Malkovich durumuydu. 1. Freddie Miles (Talented MR. Ripley) Tam 10 yıl öncesinden bir Patricia Highsmith uyarlaması. Tanıdığımız en büyük polisiye roman yazarının The Talented Mr. Ripley'inden yapılan uyarlamada Jude Law'un canlandırdığı Dickie Greenleaf'ın zengin kankası Freddie Miles'ı oynuyordu Philip Seymour Hoffman. VEEE... RAHİP FLYNN (DOUBT) 1964'te geçen Doubt, Rahibe Beauvier'ın katı dini kurallarına isyan eden Rahip Flynn'in öyküsünü anlatıyor. Bir siyahi çocukla fazla yakınlaştığı için çarmıha gerilen bir rahip... Tam adamımıza uygun, karmaşık, tuhaf bir rol.
* Gerçek Sahtekâr: Geçen hafta gösterime giren Clint Eastwood filmi Sahtekâr (Changeling) hakkında söyleyeceklerimiz bitmedi. 9 yaşındaki oğlu kaybolan bir annenin hikâyesini anlatan filmin gerçek kahramanı anne Christine Collins ve oğlu Walter, 1928 yılında gazetelerin manşetlerindeydi. Hollywood'a gidip ünlü olmak isteyen Arthur J. Hutchins isimli bir çocuk tarafından 'kandırılan' Christine'in kahraman olmaya niyeti yoktu. Ama Christine'i Angelina Jolie canlandırınca böyle bir ihtimal kalmadı. Yine dergiden aldığımız ve olayın gerçek kahramanlarıyla 'sahtekar' Hutchins'in itiraf notunu içeren fotoğraflara da dikkatinizi çekeriz.
* Daha da soykırımlar bitti demem: Beşir'le Vals En İyi Yabancı Film dalında Oscar adayı oldu, biliyorsunuz. Eleştirmen Roger Ebert çok beğendiği bu film için şunları yazmış: "İktidar sahipleri harekete geçmediği için binlerce masum sivilin nasıl ve neden katlediklerini yeniden yaratmaya çalışan müthiş bir animasyon filmi bu. Hâlâ 2. Dünya Savşı'nda müttefiklerin sivil Almanları bombalarken neden tren yollarını bombalamayarak ölüm kamplarına izin verdikleri tartışılıyor. Beşir'le Vals, İsrail'in de pasif soykırım suçunu işlemiş olabileceğini söylüyor, ki bu iddia Hamas'ın provakasyonlarına karşı İsrail'in ölçüsüz güç kullanımıyla yeniden gündemde. Karşımızda insan doğasının temel kusurlarından biri var. (2. Dünya Savaşı biterken ABD Başkanı olan) Harry Truman 'bu iş burada biter demişti,' oysa hayal görüyordu. 'O iş' hiç bitmiyor."
* Bu film terso yapmayacak: ABD'li süper eğlenceli yazar Mark Twain demiş ki: "Yazık, hayatın en güzel dönemleri en başta, en kötü dönemleri ise en sonda karşımıza çıkıyor." Muhteşem Gatsby yazarı F. Scott Fitzgerald, bu laftan yola çıkarak bir uzun öykü kaleme aldı: The Curious Case of Benjamin Button. Yıl 1921. Hollywood prodüktörü Ray Stark da çok sevdiği Fitzgerald'ın bu öyküsünün film haklarını satın almış. Geçen yıl David Fincher'a haklarını sattığı öykünün bu yıl en çok dalda Oscar adayı olan filme dönüşeceğini muhtemelen bilmiyordu.