Tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç, Kanaltürk'te katıldığı "Orada Neler Oluyor?" programında "Kıbrıs Barış Harekatı sırasında yüzüme tüküren esir Rum askerini öldürdüm" deyince yer yerinden oynadı. Olgaç daha sonra sözünü geri aldı. "Bir senaryo yazıyordum, onunla karıştırdım" dedi. Hatta Yunan televizyonlarında Kuran'a el basarak yeminler etti. Ben de Olgaç'ın böyle bir eylemde bulunduğuna inanmıyorum. Neden mi? Asker anıları, avcı palavraları gibidir de ondan. Askerdeyken zaman çokluğundan pek çok hikaye dinlersiniz. Daha sonra dönüşünüzde onları kendi başınızdan geçmiş gibi anlatıp, havanızı atarsınız. Hatta bazen buna kendiniz bile inanır, "Yahu gerçekten bu benim başımdan geçmiş miydi, yoksa başkası mı anlatmıştı?" diye tereddüde düşersiniz. Büyük olasılıkla, Atilla Olgaç da öyle yaptı. Zaten daha sonra Kıbrıs Barış Harekatı'na katılmadığı, birliğinde çay ocağında çalıştığı filan da ortaya çıkmadı mı? Yeri gelmişken bir askerlik anısı da benden: Bizim bölükte altlı üstlü ranzayı paylaşan iki arkadaşımızın ikisi de uykusunda konuşurdu. Ama kendi kendilerine değil, birbirleriyle... Uyku tutmadığı zamanlar en büyük eğlencemiz, onların "diyaloglarını" dinlemekti. Biri, sivilde tencere satıcısıydı. Müşteri olan diğeriyle bütün gece uykularında pazarlık yaptıklarını bilirim... Ama en ilginci bir cumartesi gecesi yaşanmıştı. Üst ranzada uyuyan komut verdi: "Yürüyüş kararı sayılacak sayyy!" Aşağıda uyuyan, anında emri uygulamaya koyuldu: "Ne, mutlu, Türküm, diyene, ne, mutlu, Türküm, diyene..." Sahi, bu gerçekten benim mi başımdan geçmişti, yoksa biri mi anlatmıştı? Karıştırdım şimdi...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 29 Ocak 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/29/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.