* Yurttaş Kane'in annesi geliyor: Pandora'nın Kutusu'nun yönetmeni Yeşim Ustaoğlu, Kars'ta doğdu.
Mimarlık eğitimi alan Ustaoğlu,
Güneşe Yolculuk filmiyle 'Türk ve Kürt gencin aşk hikâyesi' türünün güzel bir örneğini vermişti: Klasik Yeşilçam'ın 'ayrı dünyaların insanlarıyız' hikâyesine ek olarak karakterlerin birbirlerine 'dönüşmesi' gibi bir
Beyaz Kale durumu da vardı orada.
Pandora'nın Kutusu'nda ise Alzheimer'lı annelerine bakmak durumunda kalan üç kardeşin öyküsü var. İnsanın gerçek karakteri kriz anında ortaya çıkar demiştik. Burada da hastalık karşısında gerçek karakterlerini sergeleyen insanları seyredeceğiz.
Başroldeki Tsilla Chelton'a dikkat! Claude Chabrol'ün
La Decade prodigieuse'ünde rol almıştı Chelton.
Peki rolü neydi?
Citizen Kane'in yaratıcısı Orson Welles'in canlandırdığı Theo van Horn'un annesini canlandırıyordu! Anthony Perkins ve Michel Piccoli'nin de rol aldığı filmin kostümleri ise Karl Lagerfeld'a aitti.
*
Musevi ve Arap:
Kristin Scott Thomas'ın
Largo Winch filminde ne işi var?
İngiliz Hasta'nın güzel yıldızı bu çok Fransız filmin kadrosunda bir yabancı gibi duruyor. Film, bugünler için ideal bir süper kahraman sunuyor: Largo Winch'i canlandıran Tomer Sisley de Filistin-İsrail çatışmasını anlatan haberlerden çıkmışa benzeyen bir figür. Berlin'de doğan Sisley, yarı Musevi, yarı Arap köklere sahip.
Dokuz yaşında Fransa'ya taşınmış; Paris'in ünlü stand-up karakterlerinden biri olan Sisley'nin şu esprisine bakın: "Eğer hem Müslümanlığın, hem de Museviliğin gerektirdiği gibi yaşayıp iyi bir dindar olsaydım, her şey yasak olurdu bana, çarşamba akşamları güneş battıktan sonra su içmek dışında."
* Krizsel eğitim:
Largo Winch karakteri ise daha çok ekonomik krizle bağlantılı bir figür. Fransızlar toplumsal olaylarla sanat eserlerindeki olayları içiçe geçirmeyi sever: Gustave Flaubert'in
Duygusal Eğitim romanında baş karakterin aşk ilişkisi nasıl 1848 devrimiyle içiçe sunuluyorsa, burada da finansal krizle girift bağlantılar var. Winch kendisine kalan milyarlarca doları nasıl koruyacağının hesabını yapıyor. O, ekonomik krize rağmen şirketini kara geçirmeye çalışan bir CEO. Scott Thomas ise şirketin yönetim kurulu üyelerinden Ann Ferguson rolünde.
* Sancı bitti Güz Sancısı başladı: Tomris Giritlioğlu'nun Türk sinemasının en 'siyaseten duyarlı' yönetmenlerinden biri olduğuna hiç şüphe yok. 1999 yılında
Türkiye yine
Türkiye'ydi ve müthiş bir tartışma başlamıştı: "Varlık Vergisi gerçekten de kötü bir uygulama olabilir mi?", "Atalarımız gerçekten de gayrimüslimlere kötü muamele yapmış olabilir mi?" gibi sorular çevresinde dönen tartışma, 21. yüzyıla da uzandı.
Film, TRT'de gösterilince aşırı milliyetçi milletvekili Ahmet Çakar (ünlü hakem ve spor yazarıyla karıştırılmasın lütfen!) "Ermeni soykırımı iddiaları karşısında devletin resmi tezini çürütecek kadar düşmanlarına koz verenler, başta (dönemin TRT genel müdürü) Yücel Yener olmak üzere vatana ihanet etmişlerdir," deyiverdi. Şimdi yeni bir tartışmaya hazırlanın; çünkü
Güz Sancısı bir başka hassas, karanlık konuyu, 6-7 Eylül olaylarını konu ediniyor.
Salkım Hanım'ın Taneleri'nin eleştirdiği dönemde iktidarda CHP vardı (tek parti dönemi, malum);
Güz Sancısı ise Türk siyasi liberalizminin atası Demokrat Parti'yle özdeşleşmiş bir olayı yeniden gündeme getiriyor. En son Tarih Vakfı'nın Beyoğlu'nda konuyla ilgili açtığı fotoğraf sergisini aşırı milliyetçiler basmıştı. Ortalığa epey çürük yumurta atıldığını da hatırlıyoruz. Bakalım
Güz Sancısı milliyetçilerin sancısına dönüşecek mi?
Yayın tarihi: 23 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/23/cm/genc.html
Tüm hakları saklıdır.