Bankalar ve sigorta kurumları ekonomik kriz nedeniyle "koruma şemsiyelerini" giderek genişletiyorlar. Ev ve otomobil sigortalarına son zamanlarda "işsizlik sigortası" ya da "kriz kredisi" gibi kavramlar da eklendi. Ekonomik krizin mağdurları arasında
televizyon sektörü başta geliyor. Diziler. programlar bir bir yayından kalkıyor. Reklam pastası küçüldükçe, sektör adeta kendi içine doğru çöküyor. Televizyonculuk her saniyesi para demek olan, son derece maliyetli bir iş kolu. Eğer arkanızda iyi bir finans desteği yoksa, kısa zamanda uçuruma yuvarlanmanız işten bile değil. Şu anda pek çok yapım şirketinin ve programcının iflas noktasına doğru hızla sürüklendiğini biliyorum. Adam, dizi için özel plato kuruyor, en seçkin oyuncularla anlaşma yapıyor, en kaliteli donanımı satın alıyor ya da kiralıyor, en iyi teknik ekibi kadrosuna katıyor ama dizi reyting alamayıp, ikinci-üçüncü bölümde yayından kaldırılınca, yüzbinlerce dolar zarara uğruyor. Işıkçı, dekorcu, kameraman diziye başlarken "Nasıl olsa yeni iş aldım" diye sevinip, kredi kartından açıldıkça açılıyor. Ama program üç hafta sonra yayından kaldırılınca, hayatı altüst oluyor. Dizi için sunuculuk teklifini geri çevirmiş, yurtdışındaki atölye çalışmasını yarıda bırakıp, dönmüş, hatta rolü için saçlarını, bıyıklarını kesmiş oyuncuların iki hafta sonra "dımdızlak" ortada kalmaları da ayrı bir dram... Peki madem ortada böyle büyük bir mali risk var, bunun sigorta şirketleri tarafından tazmin edilmesi faydalı olmaz mı? Bankalar ve sigorta şirketleri,
televizyon sektörüyle ilgili böyle bir uygulama başlatırlarsa, potansiyelin büyüklüğü karşısında eminim kendileri de şaşkınlığa uğrayacaklardır.
Yayın tarihi: 27 Aralık 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/27/gny/haber,AE8C94AF64CA412B889B033B5160C58F.html
Tüm hakları saklıdır.