Türkiye'de sanal bir demokrasi yaşıyoruz. Genel başkanlar tek seçici. İşte, şimdi, mahalli seçimler için adaylar belirleniyor. Gene Tayyip Erdoğan'ın ya da Baykal'ın veyahut herhangi bir siyasi liderin dediği olacak; tıpkı genel seçimlerde milletvekillerini tesbit ettikleri gibi, belediye başkanlarını da onlar tayin edecek. Elbette, nabız tutuluyor, istişarelerle iyi isimler bulunmaya çalışılıyor fakat, her şey, hala liderin iki dudağının arasında.
Parti teşkilâtına işi bırakırsanız,
Türkiye şartlarında o da olmuyor; çünkü partiler,
üye kayıt meselesinde kıskanç. İlçe ya da il başkanları, egemenliklerini kıracak ve koltuklarını sarsacak yoğun bir katılım istemiyor. Demek, demokratikleşme için, üyelik kolaylaştırılmalı; kaydını yaptıramayan, partiye değil yargıya başvurmalı.
Bizde, genel başkanlık yarışında da rakiplerin önünde engeller var. Genel başkanlığa aday olabilmek için, belirli sayıda Büyük Kongre üyesinin desteğinin önceden alınması gerekiyor.
Hiçbir hususta anlaşamayan liderler, parti içi demokrasiden uzak durma konusunda tam bir mutabakat sağlamış durumda. Hal böyle olunca, genel başkanların eline denetimsiz bir siyasi güç geçiyor. Kimse ağzını açıp, doğruları konuşamıyor. Özellikle iktidara gelince, bu
"perdeleme" daha vahim sonuçlar doğuruyor. Milletvekilleri, liderin yolunu aydınlatacaklarına
"neme lâzımcı" bir hal takınıyorlar.
Acaba Kızılcahamam toplantısında, bir Allah'ın kulu çıkıp şu konulara parmak bastı mı:
- Krize karşı tedbir almakta geciktik; gecikiyoruz.
- Deniz Feneri'nde lüzumsuz yere taraf haline geldik; Basın mensuplarının akreditasyonunu iptâl etmemeliydik; eleştirdiğimiz Genelkurmay'ın durumuna düştük.
- Aydın Doğan ile ilçe kongrelerinde kavgaya girmek, hele hele boykot çağrısı yapmak hataydı.
- Oylarımız geriliyor. Acaba biz nerede yanlış yaptık?
Yayın tarihi: 1 Aralık 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/01//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.