kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Dokunaklı ve etkileyici... Küçük Ali’nin hikâyesi ustaca anlatılmış.

Çocukların dünyasına dalan büyükler

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
12.09.2008
Kımıltısız bir planla açılır film: Bir arazi genel planı. Sonra birden çocuklar gelir, adeta fışkırır gibi kadrajın içine girer ve özgür çekirgeler gibi ortalığa dağılırlar. Yönetmen, daha bu ilk şaşırtıcı planla derdini anlatmıştır: Bu, çocuklar üzerine bir filmdir. Ama tüm bu tür filmlerde olduğu gibi, büyüklerin de hiç eksik olmadığı... Küçük Ali, filmin başkahramanı. Daha tatile girdiği gün hocanın tatilde okumaları için verdiği resimli kitabı kabadayı bir arkadaşına kaptıran, biraz hüzünlü, ama çoğu zaman yaşının tüm taşkın neşesini taşıyan biri. Akdeniz kıyısındaki Silifke kasabasında belediye hoparlöründen yükselen ve sosyal yaşamla ilişkili bilgilerden ürün reklamlarına her türlü emir veya tanıtımı aynı monotonlukla yapan kadın sesi, sanki kasabanın durağan yaşamının simgesi gibi. Ama bu durgun satıh altında, elbette küçük hikâyeler, dramlar ve tutkular gizli. Tüm toplumsal birimlerde olduğu gibi... Böylece, izinli gelen ağabey Veysel'in evli olduğu anlaşılan bir kadında yoğunlaşan bakışlarının temsil ettiği cinsel bunalım kadar, babasının emrettiği gibi Harp Okulu'nu bitirip subay olmak yerine üniversiteye gidip 'mühendis çıkma' arzularını ve bunu doyuramamanın da bunalımını yaşadığı anlaşılır. Büyük kentte bir yaşam kurmayı deneyip başaramayan ve yine buraya kapağı atan kasap amca da aynı ölçüde mutsuz. Anne, her şeyi çekip çevirir, ama ikide bir sahibi olduğu narenciye bahçelerini veya başka şeyleri 'teftiş için' çekip giden kocasının metresleri konusundaki kuşkularından kurtulamaz. Baba ise tüm bu aile içi sorunlardan habersiz ve kendini ataerkil otoritesini sürdürmeye adamış görünür. Film, sanki sürekli hayatın küçük anlarından oluşur gibi. Bir bakış, bir sigara yakmak, bir arkadaş şakası... Alttan alta küçük entrikalar sürüyor: Baba, acaba niçin Ürgüp'e gitmiştir? Arabada saklanmış bir para var mıdır, varsa nerededir? Aslında tüm bunlar sanki bir ana amaca yönelik: O yörede, tek sözcükle taşrada zamanın nasıl zor geçtiği, hareketsizliğin nasıl büyük kent koşuşturmasının yerini aldığı gerçeği... Bu açıdan filmi, yine bir açıdan 'taşrada zaman' temasını işleyen Reha Erdem filmi Beş Vakit'le kıyaslamak hiç de yanlış sayılmaz. Uzun, sabit planlarla anlatılmış, kameranın değil bu planların içindeki insanların hareket ettiği, bu kendine özgü bir ritme sahip film, finalde birden bu ilkeyi terkediyor. Ve kamera, son derece ağır, ama düzenli ve emin bir tempoyla geriye kayarak son planı iyice uzatıyor. Üstelik bu planın ağır çekim ('slow-motion') tekniğiyle verilmesi, bu kamera hareketine özel bir çekicilik katıyor. Evet, Tatil Kitabı özünden biçimine iyice düşünülmüş bir film ve sadeliği içinde eriştiği sinemasal düzey azımsanacak şey değil.

Tatk * * *
Yönetim ve senaryo: Seyfi Teoman
Görüntü: Arnau Valls Colomer
Oyuncular: Taner Birsel, Tayfun Günay, Harun ÖzüaAyten Tökün, Osman Bulut Film yap