Mehmet Akif
"Safahat"ta ne diyordu:
"Geçmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarim hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar, Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" Dünkü Taraf 'ta Halil Berktay'ın
"1978-2008 Üzerine Notlar"ını okurken, Mehmet Akif 'in ne kadar doğru bir noktaya parmak bastığını yine hissettim.
Bugün siyasetin ve icraatın çıtasının hâlâ Turgut Özal'ın bıraktığı noktada bulunduğunu, hemen herkes kabul ediyor.
Özal'ın reformları, vizyonu, cesareti, hâlâ siyasette erişilmesi zor hedefleri oluşturmakta.
Özal'ın aktifleri Halil Berktay da bu gerçekleri vurgulayarak şu gözlemlerini seslendirmişti:
- Turgut Özal hızlandırılmış modernizasyon modeli olarak ulusal kalkınmacılığın yaratmış olduğu devletçilik, himayecilik ve izolasyonizm kamburlarından çıkış yolu aradı. Yeni bir muhafazakâr modernizm anlayışını benimsedi. Ekonomiyi küresel rekabete açma, özelleştirme, ileri teknolojiyle donatma çizgisini sürdürdü.
- Günlük tavır ve davranışlarıyla,Türk resmiyetinin alışılmış kasıntı halinden farklı bir duruş gösterdi. Sadeliği, klişesizliği, belirli kalıplar dışında düşünmeye ve hatta konuşmaya cesaret etmesiyle dikkati çekti. Askeri vesayet geleneğine uymadı; silahlı kuvvetlerin kendi usul, hiyerarşi ve teamüllerinin dokunulmazlığını tanımadı. Her durumda sivil, seçilmiş hükümetin üstünlüğü anlayışıyla hareket etti.
Özal'ın eksiği Turgut Özal'ın bu alışılmışın ötesindeki yönlerine karşın, tabii ki eksikleri de vardı.
Halil Berktay bu noktada can alıcı bir gözlem seslendirmiş:
- Özal'ın hataları kendi kültür ve siyasal kültür eksikliğinden
ekonomi alanı dışındaki vizyon boşluğundan, çizgisel şematizminden kaynaklandı; yönetim tarzından başlayıp, zaman içinde büyüyerek hukuk ve demokrasi reformlarına el atmayışına, dolayısıyla
Türkiye'nin siyasal yapısında köklü değişiklikler yapmayışına yansıdı.
İkinci kez üstelik daha büyük çoğunlukla tek başına iktidar olan AK Partililer de, Genel Başkan ve Başbakan Tayyip Erdoğan da
"Özal Olayı"nı, aktifleri ve pasifleri ile yaşayarak gördüler.
Tek başına icraat yapmanın veya belirli bir zaman diliminde
"alternatifsiz" olmanın, kalıcı başarının güvencesi anlamına gelmediğini de herhalde gözlemlediler.
Arkasında hukuk ve özgürlükçü çoğulcu demokrasi desteği bulunmayan seçilmişlerin güçsüzlükleri de, hemen her 10 yılda bir yapılan askeri müdahaleler ile anlaşılmış olmak durumunda.
AK Parti'nin yoksunlukları Ayrıca daha geçen ay, tek başına iktidar olan AK Parti'nin kapatılması gündemdeydi ve kendileri dahil bütün toplum,
"Kapatılırsa kapatılmış olur" dışında fazla bir yorum yapamıyordu.
Ama nedense, AK Parti son yıllardaki güzellik uykusundan uyanmak niyetinde değil.
Demokratik reformlar hâlâ beklemede. Bu ülkede internet sitelerini kapatmak da, siyasi partileri kapatmak da, günlük hayatın parçaları.
Kendisi kapatılmadığı için, şimdi kapatılma istemi yargıda bulunan DTP'nin durumunu, AK Parti tribünden kayıtsızca izliyor.
Yasalar ve anayasa değiştirilmediği için, ırkçı ve tahrik edici söylemler, yargıdan adeta onay alıyor.
Halil Rifat Paşa'nın Padişah'a
"Avrupa'ya benzemezsek, Asya'ya çekilmemizden başka çare yoktur" dediğini tarih kitapları yazar.
Aynı sözleri 2008'de bizim seçilmiş iktidarımıza da söylersek, kesinlikle anakronizm yapmış olmayız. Çünkü hâlâ biz bize benziyoruz ve bunu da iktidardakiler pek umursamıyorlar.
Türkiye'ye artık sadece icraat ve liberal ekonomik vizyon yetmiyor.
Bunlar artık Komünist Çin'de de var.
Hukuk ve demokrasi reformlarına el atmayanlar, dolayısıyla
Türkiye'nin siyasal yapısında köklü değişiklikler yapamayanlar,
"Özal Olayı" ndan bile ders almamışlar demektir.
Yayın tarihi: 3 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/03//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.