Giriş Saati : 02.10.2008 15:03 Güncelleme : 02.10.2008 22:24
Gelişmiş ülkelerin çoğunda kadınlar daha sağlıklı ve düşük maliyetli olduğu gerekçesiyle normal doğuma yönelirken, Türkiye'de özellikle büyük şehirlerde sezaryenle doğum yapan kadınların sayısında artış gözleniyor.
Bebeğin evlilik yıl dönümü, doğum günleri gibi özel günde dünyaya gelmesi ya da bebeklerinin burcunun dahi çiftlerin sezaryeni tercih etme nedenleri arasında yer alabiliyor.
Sağlık Bakanlığı'nın sezaryenle doğum oranını aşağıya çekmek için bir dizi çalışma başlattığını söyleyen uzmanlar, doğum tercihinin anneye değil, hekime bırakılmasından yana. Tıbbi gerekçelerin dışında isteğe bağlı yapılan sezaryenlerin sayısında önemli artış yaşandığına dikkati çeken uzmanlar, Türkiye'de yaygın olan uygulamanın tersine, sezaryen kararının anne tarafından değil, hekimlerin tavsiyesi üzerine alınması gerektiğini vurguluyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nagihan Güler, kadınların normal doğum yerine sezaryeni tercih etmelerinin nedenleri arasında önyargılar kadar 'komik' denebilecek şahsi tercihlerin bulunduğuna dikkati çekiyor. Bebeğin evlilik yıl dönümü, doğum günleri gibi özel günde dünyaya gelmesi ya da bebeklerinin burcunun dahi çiftlerin sezaryeni tercih etme nedenleri arasında yer alabildiğini anlatan Güler; "Yanlış ve eksik bilgiler anneyi, parasal kaygılar ve daha az zahmetli olması da doktoru sezaryene yöneltiyor.
Tıbbi olarak herhangi bir gereklilik olmaması durumunda, normal doğumun hem anne, hem de bebek açısından daha rahat olduğunu bilmemiz gerekiyor. Doğumun nasıl yapılacağı kararının doktor ve aile tarafından ortak alınması gerekiyor. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında tıbbi gerekliliği olmayan sezaryen sayılarının çok azaldığını, sağlık sigortalarının da isteğe bağlı sezaryeni karşılamadığını görüyoruz." dedi.
Doğumun hastalık değil, fizyolojik olay olduğu gerçeğinin unutulmaması gerektiğini kaydeden Op. Dr. Nagihan Güler, normal doğumun ne zaman olacağının tam olarak bilinememesi, doğumun uygunsuz zaman ve ortamda başlayabileceği, hastaneye yetişememe veya doktoruna ulaşamama ve çok ağrı çekme korkusuyla kadınların tercih haklarını sezaryenden yana kullandıklarını ifade etti.
Son yıllarda ağrısız normal doğum yöntemlerinin de çok geliştiğine işaret eden Güler; şunları söyledi: "Kadınların normal doğumdan korkmalarının genelde, eksik ve yanlış bilgilendirmeden kaynaklandığını görüyoruz. Bu rahatsızlıkların oluşmasının nedeni, bu işlemin yapılması değil, yapılmaması ya da eksik yapılmasıdır. Anne adaylarının doğum konusundaki bilinçlerinin artmasıyla birlikte sezaryen sayısının azalacağını düşünüyoruz. Normal doğum sürecindeki bir hastayla kıyaslandığında, sezaryen ile doğumda doktorun hasta için sarf ettiği zamanın çok daha kısa olduğunu, üstelik çalışma saatleri açısından da bakıldığında doktor açısından sezaryenin avantajlı olduğunu biliyoruz. Üstelik mevcut sistemde, hekimin kararına uyma anlayışı içinde olmayan hastaya normal doğum için ısrarcı olmanız da açıkçası çok kolay değil.
İsteğe bağlı sezaryene olumlu yaklaşan doktorlar ise gelişen anestezi yöntemlerini, enfeksiyon problemlerinin azalmasını ve güçlü antibiyotiklerin ortaya çıkmasını, ameliyat dikiş materyallerindeki gelişmeleri ve cerrahi tekniklerin ilerlemesini örnek göstererek, sezaryen ameliyatlarının artık güvenli ve kolay işlem haline geldiğini belirtiyorlar. Sezaryenin sadece normal doğumun mümkün olmadığı durumlarda uygulanması gerekiyor.
Bebeğin rahim kanalına baş pozisyonunda gelmemesi, plasentanın erken ayrılması, bebeğin başıyla annenin kemik yapısı arasında uyumsuzluk, iri bebek, çoğul gebelikler, rahimdeki miyomlar, ıkınmanın riskli olduğu durumlar (ileri derecede kalp hastalıkları gibi), annenin önceden geçirdiği bazı ameliyatlar, ciddi doğum korkuları, kordon sarkması veya kordonun önde gelmesi durumlarında sezaryen tavsiye ediliyor."