Son zamanlarda medya önünde kavga eden ünlüler yüzünden, "tartışma kültürü" yeniden sorgulanıyor. Toplumun tüm katmanlarına yayılan "tartışma gerilimi" spordan siyasete, sanattan ekonomiye kadar her sathı davul zarı gibi geriyor. Bu kez tartışmanın platformu, Star'daki Popstar Alaturka yarışmasıydı. İzlemeyenler için özet yapayım: Halk jürisindeki Osman Öğretmen, jüri üyelerinin yarışmacılara fazla not vermekle onlara kötülük yaptıklarını savundu. Müzikteki kalitesizliği de bu "aşırı pohpohlama" olayına bağladı. Bunun üzerine jüri üyelerinden Orhan Gencebay, bir daha programda yer almayacağını ima ederek, stüdyoyu terk etti. Uzun bir uğraş sonucu nihayet Gencebay ikna edildi ve geri döndü. Salondaki seyirciler ise Osman Öğretmen'in halk jürisini terk etmesini isteyip, onu yuhaladılar. Hemen söylemeliyim ki; bu köşenin yazarı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Orhan Gencebay gibi ender yetişen gerçek sanatçılara yönelebilecek her türlü hakaretin karşısında olacaktır. Ancak kayıtları iki kez izlememe rağmen Osman Öğretmen'in eleştiri dozu yüksek sözlerinde hakaret ya da aşağılama içeren hiçbir ifadeye rastlamadım. Aksine fikirlerini son derece akıcı bir Türkçe ile mantıklı nedenlere dayandırarak, sükunetle ifade etmesini bildi. Sanırım eleştiriler, hassas bir karaktere sahip Orhan Baba'nın kırılgan bir gününe denk gelmişti. Zira tanıdığım en iyi hatiplerden biri olan, fikirlerini felsefi düşünceleriyle beslemesini çok iyi bilen Orhan Baba, stüdyoyu terk etmek yerine o her zamanki hoşgörülü ve babacan tavrıyla karşı görüşünü savunur, tartışmayı medeni bir üslupla sonuca ulaştırmasını bilirdi. Ama bu kez aşırı tepki gösterdi. Tartışma sırasında Bülent Ersoy'un demokrat tavrını takdire değer buldum. Ebru Gündeş'in ise "Burası şov yeri değil, dinleme yeri" demesine şaşırdım. Öyle olsaydı, Popstar Alaturka bir radyo programı olurdu! Peki madem orası şov yeri değil, Bülent Ersoy neden programın ortasında kalkıp, saç şeklini değiştirdi? Her zaman yarışmacıların görselliğine takılan, bir popstarın aynı zamanda şovuyla da insanları etkilemesi gerektiğini savunan Armağan Çağlayan'ın suskunluğunu ise hiç anlayamadım. Bana göre artık izleyicinin beklentisi, sanatçıların performansının önünde koşuyor. İnsanlar sahnede görsel bir aktivite, cazibe yaratan bir yenilik de bekliyor. Halk jürisinden birinin seslendirdiği "halkın talebini" bu denli büyük bir tepki ile karşılamak, hiçbir sanatçıya fayda sağlamaz. Demet Akalın, 50 küsur yaşındaki
Madonna'nın sahne şovunu izleyince ağlamış. Bugüne kadar her şartta pohpohlanmaya alışmış sanatçılarımızın en küçük eleştiri karşısında parlayacaklarına, "beklentileri" karşılamaya yönelik çaba harcamalarında fayda var. Yarın elalemi izleyip de gözyaşı dökmemeleri için...
Bugünkü Tüm Yazıları
Orhan Baba doğru mu yaptı?
Yayın tarihi: 16 Eylül 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/16/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.