kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
7 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Parmaklıklar Ardında tuhaflıklar

Parmaklıklar Ardında dizisi geçen sezon pek çok sallantı geçirmişti. Kimi zaman reytinglerin beklenen düzeyin altında kalması yapımcılarla atv yönetimini umutsuzluğa sürüklemişti. Üstelik dizi, yapım maliyeti olarak rakiplerinin çok üstünde bir ekonomik risk taşıyordu. atv, dizinin arkasında durdu ve yeni sezonda "devam" kararı aldı. Bu güven jestine karşılık yapımcılar da dizinin hem teknik ekibinde hem de kadrosunda değişiklikler yaparak, sete "taze kan" pompaladılar. Reyting lisleteleri yeni sezon için ne söyleyecek bilmiyorum ama ben ne zaman Parmaklıklar Ardında dizisine geçsem, kumanda aletini sehpanın üzerine bırakıyorum. Dizi bende henüz çözemediğim tuhaf bir mıknatıs etkisi yaratıyor. Ancak yeni sezonun ilk bölümünde gözüme çarpan tuhaflıkları da belirtmeden geçemeyeceğim: Geçen yıl mahkumlar saldırıya uğramıştı. Yeni sezona kimin ölüp, kimin kalacağını bilmiyorduk. En büyük şok, koğuş ağasının değişmesi oldu. Nur ile birlikte en az iki kişinin daha hayatını kaybettiğini öğrendik. Ama gelin görün ki soruşturmaların tamamlanıp, cenazelerin ailelerine teslim edilmesi ve yaralıların hastanedeki tedavilerinin tamamlanması nereden baksanız 3-4 gün süre almasına rağmen, olay yerindeki henüz "kıpkırmızı" duran kan izleri daha yeni temizlendi. Hele torununu doğrayıp, cezaevine gönderilen ve keskin otoritesiyle yeni koğuş ağası olacağını daha ilk dakikalarda ortaya koyan kadının üzerindeki kanlı elbiseleriyle koğuşa sokulması inanılır gibi değildi. Yahu cinayetten sonra en azından savcılık soruşturmasında üstü başı değiştirilmez mi? Kadının yüzü bile yıkanmadan (alnında kurban kanı gibi parmak izi vardı) koğuşa konulması mümkün mü? Bir de baş gardiyan kadın için "Mahkumu koğuşa gönderin" demez mi? Yani kadın tutuklu değil, mahkum öyle mi? Demek ki duruşması bile yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiş ve üzerinde hala kanlı elbiseleri duruyor, öyle mi?.. Eğer ikinci bölümde bu sahnenin "rüya" olduğu ortaya çıkmazsa, çok güleceğim... Bir de cezaevinde isyan çıkıyor, mahkumların yarısı ölüyor, diğer yarısı ağır yaralanıyor ve bir de bakıyoruz ki hepsini yine aynı koğuşa doldurmuşlar. Oysa gerçekte böyle bir olay yaşanmış olsaydı, isyana karışanların hepsi bırakın farklı koğuşlara konulmayı, ayrı şehirlerdeki cezaevlerine gönderilirdi. Parmaklıklar Ardında gerçekten "çarpıcı" bir bölümle başladı. Henüz kendime gelmiş değilim!..