Giriş Saati : 10.09.2008 12:13 Güncelleme : 10.09.2008 16:00
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ''Sayın Baykal dün 'Ergenekoncuların avukatıyım' diyordu, şimdi medya patronların avukatlığına soyunuyor'' dedi.
Fırat, basında AK Parti'ye yönelik saldırılar had safhaya ulaştığını vurguladı. Fırat, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, ''merkezi Almanya'da bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin AK Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınların, hukuk tanımaz boyutlara ulaştığını'' söyledi.
''Basın özgürlüğü perdesinin ardından yapılan ve sınır tanımayan saldırıların bağımsız gazetecilik kavramıyla izah edilmesinin mümkün olmadığını'' savunan Fırat, şöyle konuştu:
''Eğer mesele habercilik olsaydı, eğer mesele gerçekleri bulup ortaya çıkarmak olsaydı, Aydın Doğan'ın gazetelerinde kendisinin ve siyasetteki işbirlikçilerinin ne işler karıştırdıklarını da görüp okuyabilirdik. Ben, Aydın Doğan medyasında yazılıp çizilmeyen bir kaç haberi hatırlatayım. Bağımsız ve tarafız gazetecilik konusunda mangalda kül bırakmayan sözde tarafsız ve bağımsız Aydın Doğan medyasının görmediği bazı haberlere dikkatinizi çekiyorum. Mal beyanı tartışmasının hatırlarsınız, Sayın Başbakanımız ve eşinin mal beyanı internette açık ve şeffaf olarak yayınladığı halde Deniz Baykal 2 yıldır hala eşinin mal beyanını tam olarak açıklayamadı. Madem tarafsızsın ve yansızsın sorsana, 'neden eksik açıkladın' diye. Sormuyor, soramıyor.''
''CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Antalya'da imar tadilatı görerek trilyonlarca rant sağlanan tarlasını Doğan medyasının haber yapamadığını'' iddia eden Fırat, ''Yoksa şıracı-bozacı ilişkisi yüzünden mi yazamıyorsunuz?'' diye konuştu.
Fırat sözlerini şöyle sürdürdü: ''Başbakan'ın, 'şıracı- bozacı tezgahı kurdular' dediği Aydın Doğan ve Deniz Baykal, birbirlerine şahitlik ederek bunu reddetti. Aydın Doğan, son iftiraları önce Baykal'ın NTV'de gündeme getirdiğini, kendilerinin sadece alıntı yaptıklarını söylemişti. Baykal da, Doğan medyasından almadığını söyleyerek, Aydın Doğan'ın yardımına yetişmiş, ona arka çıkmıştı. Oysa gerçek böyle değil. Baykal NTV'de konuştuğu gün, Milliyet'in manşetinde o iftiralardan biri vardı. Röportajı yapan Murat Akgün de Milliyet'ten alıntı yaparak sormuş, Deniz Baykal da Milliyet'i referans göstererek konuşmuştu. Açın bakın görürsünüz, Deniz Baykal Aydın Doğan'ın yalancısı, Aydın Doğan da Deniz Baykal'ın... Yoksa 'sen beni koru, ben de seni korurum' anlaşması mı var aralarında? Baykal, dün 'Ergenekoncuların avukatıyım' diyordu, şimdi medya patronların avukatlığına soyunuyor. Ancak görebildiğim kadarıyla avukatlıktaki başarısı ana muhalefetteki başarısından daha iyi olmayacaktır.''
GAZETE KAĞIDI KAÇAKÇILIĞI İDDİASI AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, ''Tüm medyaya sesleniyorum: Şimdi çıksınlar, Baykal'ın mal varlığından ve Antalya'daki arsasından başlayarak Aydın Doğan'ın gazete kağıdı kaçakçılığı iddialarına kadar uzanan haberlerin de peşine düşsünler'' dedi.
Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile iş adamı Aydın Doğan'a yönelik eleştirilerde bulundu.
Bir televizyon kanalının günlerdir Aydın Doğan'a bazı sorular yöneltiğini ifade eden Fırat, bu televizyon kanalının, ''Hürriyet ve Milliyet gazetelerini 'kaçak kağıtla' bastığı, bu yolla milyonlarca dolar haksız kazanç sağladığı ve borsadaki küçük ortaklarını zarara uğrattığı iddiasını'' sorduğunu anımsattı.
Fırat, şöyle konuştu: ''Bu vahim iddialar doğru mu, değil mi? SPK bu konuda inceleme başlattı mı, başlatmadı mı? Bağımsız ve tarafsızlığı kendinden menkul Aydın Doğan medyasında bu iddialar neden haber yapılmıyor? Bırakın haberi, neden bu sorulara cevap verilmiyor? Baykal, neden bu iddiaların peşine düşmüyor?
Sayın Baykal unutmamalıdır ki: ''suçu ve suçluyu övmek'' ve ''yardım ve yataklık yapmak'' da TCK tarafından suç olarak nitelendirilmiştir.
Tüm medyaya sesleniyorum: Şimdi çıksınlar, Baykal'ın mal varlığından ve Antalya'daki arsasından başlayarak Aydın Doğan'ın gazete kağıdı kaçakçılığı iddialarına kadar uzanan haberlerin de peşine düşsünler. O zaman biz de aralarında suç ortaklığı olmadığına inanalım, yansız ve tarafsız medya olduklarına inanalım. Deniz Baykal da işe kendi mal varlığını açıklayarak başlasın, Antalya'daki tarlasına imar rantı sağlandı mı, sağlanmadı mı, onu bir güzel anlatsın. Öyle ya, kendi hesabını veremeyen, başkasından nasıl hesap soracak. Kendi hesabını verdikten sonra da Aydın Doğan'ın kağıt kaçakçılığı haberleri niye bazı gazetelerde yazılmıyor, niye bazı köşe yazılarında sorgulanmıyor, bir sorsun. O zaman biz de Baykal'ın basın özgürlüğünü savunduğuna inanalım. Aksi takdirde şıracı-bozacı olarak kalmaya devam edecekler.''
''BAHÇELİ, ŞIRACI İLE BOZACININ DOLMUŞUNA BİNİYOR'' MHP Genel Devlet Bahçeli'yi de eleştiren Fırat, Bahçeli'yi ''anlamanın mümkün olmadığını'' söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''aynı iddianamedeki belgelerle iftiralara cevap verdiği halde, Devlet Bahçeli'nin de şıracı ile bozacının dolmuşuna binip bunları yok saydığını, yalanın sürmesine, tezgahın dönmesine yardımcı olduğu'' görüşünü savunan Fırat, şöyle devam etti: ''(Aydın Doğan medyası her istediğini yazar, onlara niye tepki gösteriyorsunuz) diyor. Hayır Sayın Bahçeli, yanlış biliyorsunuz. Böyle bir özgürlük tanımı yok. Yasaların ötesinde, medyayı da sınırlandıran ahlaki kurallar var ve olmak zorunda. Siyasetçiler için de bu sınırlar var.
Al gülüm ver gülüm yaparak halkçılık olmaz. Patronlarla paslaşarak milliyetçilik yapılmaz. Halkçılık halkın yanında durmayı, milliyetçilik milletin çıkarlarını korumayı gerektirir.''
ŞANTAJ ''Vatan Gazetesi'nin bir yazarının, SPK Başkanı'na şantaj yaptığı'' iddiasında bulunan Fırat, ''Eğer Deniz Baykal ile Aydın Doğan, gerçekten kim kime şantaj yaptı onu arıyorlarsa, alın size şantaj. Vatan gazetesi için Aydın Doğan'ın istediği gibi karar vermezse Kanal 7 ile ilgili ellerindeki dosyayı haber yapacaklarını söylüyor. Tehdit ve şantaj bu değildir de nedir?'' dedi.
Fırat, şunları kaydetti: ''Bir medya patronu düşünün, gazeteleri, mahkemelerde doğruluğu kanıtlanmamış iddialarla patronlarının çıkar ihtilafı yaşadığı Başbakanları, bakanları, belediye başkanlarını ya da bürokratları hedef alacak; Baykal ile Bahçeli de basın özgürlüğü diye buna sahip çıkacak. Ne yazık ki bu tavrı iyi niyetle ve ahlaki sorumlulukla izah etmek mümkün değildir.
Milletimiz bunu görüyor, biliyor. Cumhuriyet savcılarının da görmesini bekliyoruz. Bana göre, Aydın Doğan'ın Vatan gazetesi adına SPK Başkanı'na şantaj yapılması hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır. Kağıt kaçakçılığı iddiaları da mutlaka mali suçlar kapsamında bütün yetkili birimler tarafından incelemeye alınmalıdır. Türkiye'nin gerçekten özgür bir medyaya ihtiyacı var. Ama özgür medya görünümlü bir şantaj makinesine asla ihtiyacı yok. Medya patronlarının ekonomik çıkarlarını korumak ve rant sağlamak için medya kullanılamaz. Asıl basın özgürlüğü bu alanda gereken anlayışın sağlanması ile mümkündür.
Son sözümüz şudur: Kim olursa, kimin olursa olsun, biz AK Parti olarak hiç bir medyanın şantaj ve tehditlerine boyun eğmemekte kararlıyız. Biz, medya terörüne ve tetikçiliğine sonuna kadar karşıyız. Biz cevap hakkına saygı gösterilmesini istiyoruz. Bunun için de hukuk içinde sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aydın Doğan medyasının siyasetteki uzantı ve işbirlikçilerinin de bunu böyle bilmesinde fayda var.''
BASININ SORULARINI DA YANITLADI Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Fırat, ''Başbakan'ın Bayrampaşa konuşmasındaki üslubu medya-iş dünyası-siyaset ilişkisi açısından bu üslubu nasıl değerlendiği'' sorusu üzerine, ''Benim görebildiğim kadarıyla Sayın Başbakan'ın tutumu aslında Türkiye'de bir hukuk devletinin varlığından yana. Medyanın, dünyanın hiçbir yerinde görülmedik şekilde, rant sağlama vasıtası haline getirilmiş olmasını dile getirmek ve buna karşı çıkmak aslında yabancı sermayenin bir nevi garantisi olacaktır'' dedi.
Doğan Medyasından önce, ''sadece gazetecilik yapan Milliyet, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin sahiplerine bakıldığında, sadece gazetecilik yapan ve halen sevgiyle yad edilen kişilerin hala akıllarda olduğunu'' anlatan Fırat, Türkiye'nin kötü bir dönem yaşadığını söyledi.
Devlet ile çıkar ilişkileri ve devlet bankaları ile kredi ilişkileri olan, özelleştirme kapsamı içinde rant kapmaya çalışan belli bir kesimin, sahibi olduğu medyayı ''bir silah olarak kullanmaya başladığını'' ifade eden Fırat, şöyle devam etti: ''Türkiye bu çemberi kırmak durumundadır, şu anda yapılan mücadele bu mücadeledir. O bakımından aslında Sayın Başbakan o gün, 'neden böyle yaptığınızı açıklayın, açıklamadığınız takdirde ben açıklayacağım' demiştir. Tahmin ediyorum ki önümüzdeki hafta siz de merakla bekliyorsunuz, mutlaka bu açıklamalarını yapacaktır. Biz şunu bekliyoruz; Hakikaten özgür bir ortam var ise bu yöntemlerin kullanılmasının altındaki gerçek nedeni açıklarlar. Bir köşe yazarının, SPK Başkanı'nı arayarak bir konunun bir an önce halledilmesini, aksi halde bu dosyanın yayına konulacağını söylemiştir ki bu dosya bugün yayınlanan dosyadır. Ne zaman konuşulmuştur? 3 ay önce.
Peki, özgür bir basının suç unsuru olduğu ve haber unsuru olduğundan emin olduğu bir konuyu 3 ay bekletmesinin ve sonra kullanmasının adı ne olabilir? Takdirlere bırakıyorum.''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Almanya'daki Deniz Feneri Derneği davası ile ilgili olarak, ''Bu davanın hiçbir yerinde hiçbir şekilde AK Parti ile ilgili bir suçlama, ifade yok'' dedi. Fırat, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, ''Türkiye'de özgür bir basın olduğuna inanıyor musunuz? Yandaş medya olduğu söyleniyor. Son tartışmalarda hiç kimse 'ben temizim' diye söze başlamıyor, diğerinin kendisinden daha kirli olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu, yozlaşmayı göstermiyor mu?'' sorusu üzerine Fırat, ''Hayır. Basın yönünden ele almamız lazım. Çok önemli bir güç. Toplumun düşüncelerini ve algılarını istediği yönde değiştirebilen bir medya gücü var. Bu medyanın aslında tarafsız olması lazım'' yanıtını verdi.Düşünce özgürlüğünün, özgürlüklerin temeli olduğunu ifade eden Fırat, şunları kaydetti:
'Ancak doğru haber alabilme imkanına sahipseniz, düşünebilme özgürlüğüne sahipsinizdir. İşte medya burada çok önemli. Eğer bir toplumda gerçekten bir düşünce özgürlüğünden bahsedeceksek, yönlendirilmemiş, tarafsız habercilik, esasını benimsemiş olan bir medyanın varlığı mutlak suretle gereklidir. Bu gerek özgürlüklerin korunmasında, gerekse demokrasinin yerleşmesi konusunda temel unsurlardan birisidir. Eğer bu sağlanamıyorsa, Türkiye'de maalesef ki sağlanamıyor, o zaman ülkemizde gerçek anlamıyla bir düşünce özgürlüğünün olduğunu söyleyebilmek mümkün olmadığı gibi Türkiye'de gelişmiş bir demokrasinin yerleşmiş olduğunu veya yerleşebileceğini söylemenin de mümkün olmadığı kanısındayım.''
''AK PARTİ İLE İLİŞKİLENDİRME YOK''
Fırat, ''Almanya'da süren bir dava var. Siyasi bağlantı söz konusu olduğu ifade ediliyor. Bu bağlamda AKP'yi işaret eden bazı bağlantılardan da söz ediliyor. Sabih Kanadoğlu'nun açıklaması var, 'Bu kapatma nedenidir' diyor. Deniz Feneri Derneği davasının size yönelik bağlantıları olduğu iddiaları konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu, kapatma nedeni olur mu?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:
''Bu davayla ilgili olarak gazetelere intikal eden bir haber var. CHP'nin Genel Sekreteri başta olmak üzere bazı milletvekillerinin Almanya'da bu dosyanın peşine düştükleri yazılıyor. Bu davayla ilgili yargıcın odasına gittikleri ve yargıçla aralarında geçen konuşma bugün gazetelerde. Yargıcın verdiği cevaplar çok enteresan. İbretle okunması gereken ve özellikle CHP'nin bundan sonuçlar çıkarması gereken bir diyalog gelişmiş orada. Bu davanın hiçbir yerinde hiçbir şekilde AK Parti ile ilgili bir suçlama, ifade yok. Sabih Kanadoğlu, tabii ki emekli bir başsavcı. Nereden çıkardığını bilemiyorum. Çünkü o dosya gizli bir dosya değil. İnternete girdiğiniz zaman bütün dokümanlarını görmek mümkün. Orada AK Parti ile en ufak bir şekilde ilişkilendirme yok. Zaten olsaydı merak etmeyin Doğan Medyası yazardı. Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli, bunu abartarak, üstüne ekleyerek söylerdi. Bugüne kadar hiçbiri böyle bir iddiada bulunmadı." ''AKPARTİ.ORG.TR'YE GİRİN''
AK Parti'nin, özellikle mali konularda çok titiz davrandığını vurgulayan Fırat, şöyle devam etti:
''Yasal hiçbir yükümlülüğü olmadığı halde her vatandaşım, internet sitemize girerek, neredeyse muhasebe kayıtlarına girilebilir bir açıklığı esas aldığımızı görecektir. Bunu diğer siyasi partilerde göremezsiniz. Gizli işler yapan bir siyasi parti de böylesine bir açıklığı görebilmeniz mümkün değil. CHP'nin sitesine girdiğinizde, belli bir medya grubuna 3 milyon dolar koltuk çıkıldığını orada görebilmeniz mümkün değil. Ama bizim sitemize girdiğinizde bunun tamamını görme imkanına sahipsiniz. Hatırlarsanız, kısa bir süre önce yine medyaya intikal eden bir konu vardı. Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi, partimize Hazine yardımının yarısını kesmişti. Ancak, bunun ötesinde bir bina yaptırmıştık. Gelirimiz belli ve bu gelirimizin yüzde 30'nu otomatik olarak, yine hiçbir yükümlülüğümüz olmadan il ve ilçe başkanlıklarımıza göndererek onların birilerine muhtaç olmamasını sağlamak durumundayız.
Hatırlarsanız AK Parti bir kampanya başlattı, kendi üyelerinden, teşkilatlardan hibe kampanyası başlattı. Herhalde gizli gelirleri olan bir siyasi parti olsaydık Başbakan başta olmak üzere 20 bin kusur lira böyle bir bağışa girmemize lüzum olmazdı. www.akparti.org.tr'ye girildiğinde bütün hesapları detaylı görebilirler. Ümit ediyorum ki diğer partiler de böyle bir uygulamayı yaparlar...'' ''AHLAKEN SUÇ''
Fırat, ''Başbakan, Aydın Doğan'ın kendisini ziyaret ettiğini, Hilton ve Ceyhan'la ilgili talepte bulunduğunu söyledi. Suç varsa Başbakan bunu daha önce niye duyurmadı?'' sorusunu yanıtlarken, Aydın Doğan'ın istediğinin suç olmadığını, Türk Ceza Yasası'nda da böyle bir suç bulunmadığını söyledi. Fırat, ''Ama ahlaken suç. Çünkü özellikle imar değişikliğini Başbakan'dan istemenin ahlaken doğru olduğu kanısında değilim'' dedi.
Mahalli idarelerle ilgili bir konunun Başbakan'a götürülmesinin, ''ahlaki bir suç olduğu'' görüşünü yineleyen Fırat, ''Bunun gerçekleşmemesi nedeniyle bugün basın özgürlüğü adına çamur atmanın ise yine TCK'da karşılığı yok. Ama kamu vicdanında ama ahlak kuralları içerisinde bunun doğru olduğunu söyleyebilecek bir kişinin olduğunu zannetmiyorum. Dolayısıyla biz burada şantaj filan yapmadık. Bize yapılan şantajın nedenlerini açıkladık'' diye konuştu.
Fırat, ''Yoksa bu bir şantaj vesilesi değildir. Bir suç olmadığı için de bunu bir merciye ihbar görevi yoktur. Şantajı kimin yaptığı ortadadır.'' dedi. SİLİVRİ VE GAZİANTEP'DEKİ İMAR DEĞİŞİKLİKLERİ
Bir gazetecinin, ''Silivri ve Gaziantep'teki imar değişikliği de aynı değil mi?'' sözleri üzerine de Fırat, görüşlerini şöyle ifade etti: ''Silivri konusunda açık olarak davrandık. Ancak birileri istedi diye infaz yapmamızı bekliyorsanız, bu hukuka aykırıdır. Eğer bir iddia varsa bu, enine boyuna tartışılır. Yasalara göre suç varsa o bizi ilgilendirmez, yargıyı ilgilendirir. Ama ahlaki normlara uygun mu değil mi, biz ona bakmak durumundayız. Birinci olayda bunun gereği yapılmıştır. Ama belki o gün, aynı gün Aydın Doğan medyası istedi diye birilerinin kellesini vermek durumunda değiliz. Bunun incelenmesi sonucunda arkadaşımız genel başkan yardımcısı mevkiinde olan arkadaşımız o görevinden istifa etmiştir.
Hakikaten söylenen konular doğru ise belgeye dayanıyor ise cumhuriyet savcıları adı geçen kişiler hakkında bir suç dosyası hazırlar. Yasalara göre yöntemi vardır, o da TBMM'nin karşısına gelir. İkinci aşaması ise dokunulmazlık dosyası hazırlanır, önümüze gelirse o günkü tutumumuzu o zaman görürsünüz.'' Gaziantep'teki iddiaların da saman alevi gibi parlatıldığını ancak daha sonra kapatıldığını ifade eden Fırat, burada yolsuzluk ve usulsüzlüğün söz konusu olmadığını söyledi. ''O DÖNEM BİTTİ''
''Aydın Doğan açıklamasında, rafineri kurmak için başvuruda bulunduklarını, Başbakan'ın Çalık'a söz verdiğini söylüyor. Bir siyasinin ekonomik oluşumlar içinde olması ne derece doğru, Başbakan böyle bir şey söyledi mi?'' sorusuna Fırat, ''Benim Başbakan'la yaptığım görüşmede böyle bir sözün söylenmediğini ben biliyorum. Sayın Doğan, Çalık ve iki firmanın daha Ceyhan'da rafineri kurma konusunda talepleri var. Ama rafineri kurmak bir süreci gerektiriyor'' karşılığını verdi. Doğan, Çalık ve diğer iki firmanın müracaatlarını yaptığını, prosedürün devam ettiğini bildiren Fırat, şöyle devam etti:
''Ancak Sayın Doğan'ın talebi şudur; orada kurulacak olan rafinerinin arazisinin bedelsiz olarak kendilerine tahsis talepleri vardır. Karşı çıkılan şey budur. Devlet istimlakını yapacak veya hazine arazinin belli bir kesimini karşılıksız olarak birilerine devredecek... Bu, mümkün değildir. Bunu yapabilmemiz veya böyle bir taleple karşılaştığımızda kabul etmemiz mümkün değildir. Bu prosedür tamamlandığında o bölgede vatandaş ile anlaşarak o araziyi satın alıp, o arazinin üzerine rafineri kurulmasından memnun oluruz. Bir tane rafineri değil, o dört müracaatı yapanların kurmasından yanayım. Elimizden ne tür yardım geliyorsa yardımcı olmaya çalışırım, çünkü benim bölgem. Ama daha evvel ki alışkanlıklarda olduğu gibi devlet hazinesini kullanarak, kişisel servetini artırmak yönünde bizden bir talep var ise maalesef o dönem geçti. Böyle bir karşılama yapabilmemiz mümkün değildir. Onun için özür diliyoruz.'' Fırat, ''O dönem ne zaman bitti?'' sorusuna, ''O dönem bitti. O dönemin kavgasını veriyoruz zaten'' yanıtını verdi.