Deniz Seki röportaj veriyor, diyor ki; "Nazire ile eşofmanları çektik, Hüsnü'nün karşısına dikildik. Herkes birbirini anladı, medenice konuştuk" vs. İyiymiş valla, çok güzel. Röportaj yapmak istiyoruz biz de Nazire Şenlendirici ile. Arkadaşımız Sonat Bahar arıyor; önce 'evet' diyor Bayan Şenlendirici, sonra kocasından röportaj izni çıkmayınca, avukatı aracılığıyla SABAH'a "Ortada toz pembe bir durum yok. Oturup anlaşmış değiliz. Beni dize getirmiş falan değil" açıklaması yolluyor. Belli ki içine sindiremiyor üzerinden reklam yapılmasını... Seki'nin çizdiği 'üç kişiyiz ama mutluyuz' tablosuna itiraz ediyor. Eşinin röportaj yapmasına izin vermeyen 'esas oğlan' Hüsnü Şenlendirici de çıkıp sevgilisine destek çıkıyor gayet cool: "Bu iki kadını böyle bir davranışta bulundukları için kutluyorum. Çok doğru bir hareket yaptılar. Kimse 'helal olsun çirkefleşmeden oturup konuşmuşlar' demiyor, herkes bir pislik arıyor" diyor. Sanki kendisi dışında bir olaydan, kendisine yabancı iki kadından bahsediyor! Aynı gün Vatan'a da eğlenerek anlatmış olayı: "Asistanıma resimlerimizi çektirdik, üçümüz sarıldık, koklaştık..." "Stüdyomda buluştuk, ikisinin de ses tonu güzeldi, şarkıları la'dan söylediler" falanlar... Zeytinyağı gibi üste çıkmanın bu kadar mükemmelini görmedim ben! Şimdi biri bana açıklayabilir mi lütfen: Artık bu ilişkinin daha fazla çirkefleşmeye ihtiyacı var mıdır? Böyle bir adamdan artık bu iki kadına da hayır gelir mi? Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum ama 'Romanlar boşanmaz' diye bir realiteden söz ediliyor. Bu durumda neyin kavgası, gürültüsüdür, açıklamasıdır bütün bunlar acaba?
Yayın tarihi: 8 Eylül 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/08/gny/haber,B4D0BC5E77FD404890BB15D97FDE09D9.html
Tüm hakları saklıdır.