"Paşa çok doğru şeyler söyledi; güzel analizler yaptı; ama sözle etkili olma aşaması geride kaldı" şeklindeki Deniz Baykal'a ait cümleleri,
"Ama tartışması" diye duyurdu SABAH gazetesi; böylece, kökü derinlerde olan bir yaraya parmak bastı. Baykal, kastının bu olmadığını beyan etse bile, hepimiz, 12 Nisan 2007'de, Org. Yaşar Büyükanıt'ın cumhurbaşkanı hakkındaki söyleminin bazı kesimlerde yarattığı umudu, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine doğan düş kırıklığını hatırlıyoruz. Baykal, o kesimin hislerine tercüman oldu. Basın toplantısında, Büyükanıt'ın
"Sözde değil özde laik bir cumhurbaşkanı" cümlesi üzerine, askerden beklentisi olan gazeteciler ona
"Eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı seçilebilir mi?" sorusunu bile sormuştu.
Ardından 27 Nisan emuhtırası gelmişti; hatta Kuzey Irak'a operasyon
"Asker hazır" tavrıyla kışkırtılmış, bir başka muhtıra ile de şehit cenazelerinde hükûmet üyelerinin protesto edilmesi sağlanmıştı.
22 Temmuz seçimlerinden önce, AK Parti aleyhine bir ortamın hazırlanmasında bazı ordu mensupları oldukça faaldi.
Bu zorlamalara rağmen, Kuzey Irak'a operasyon talimatı verilmedi; ayrıca Gül de cumhurbaşkanı seçildi.
Baykal, 12 Mart ve 12 Eylül'e karşı olduğunu uzun uzun anlatmış Yavuz Donat'a. Ya 27 Mayıs? O darbede,
"CHP+Ordu=İktidar" formülü geçerli değil miydi? Haydi 1960 çok gerilerde kaldı. Ya 28 Şubat'ta tavrı ne oldu? Çünkü,
"Milli Görüş" çizgisine karşı askerden fiili müdahale beklemek, bu süreçte moda oldu. Zaten Ergenekon meselesi de, aslında 28 Şubat'ın 1000 yıl sürmesini isteyenlerin bir yapılanmasıdır.
Baykal'ın
"ama"sını ben, şuuraltının dışa vurması olarak değerlendiriyorum.
Yayın tarihi: 3 Eylül 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/03//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.