Ümit Özat anlatıyor:
- Maçta bayılmışım, ambulansa koyup, hastaneye getirmişler... Zar zor hatırlıyorum, maçı sordum,
"devam ediyor" dediler... Tam tomografiye gireceğim sırada elime bir telefon verdiler...
"Alo" dedim... Baktım, karşımda sayın Başbakan:
"Ümit, gözlerinden öperim... Türkiye sana dua ediyor... Senin için yapabileceğim bir şey var mı?.. Ben senin ağabeyinim, ne sorunun olursa beni ara... İyileşeceksin, futbola devam edeceksin." Telefon kapandı, gözyaşlarına boğuldum.
Ümit Özat anlatıyor:
- Fatih Hocam (Terim) aradı...
"Ümit" dedi...
"Oğlum" dedi...
"Kaptan" dedi...
"Aslansın, kalkacak oynayacaksın" dedi... Abi, Fatih Hocama selamlarımı söyle.
Ümit Özat anlatıyor:
- Ayhan Bermek aradı... Amerika'da, dünyaca ünlü bir kalp doktoru varmış... Ayhan abi iyi tanıyormuş... Ayhan abi dedi ki:
"Gelirim, seni alır, ellerimle o doktora teslim ederim." Ümit Özat anlatıyor:
- Yılmaz Hoca aradı... Memorial'da tanıdıkları varmış... Yılmaz Hoca sanki doktor gibi... Tıp bilgisi çok geniş... "Merak etme yalnız değilsin"
dedi. Ümit Özat anlatıyor:
- Alman doktorlara dedim ki:
"Aklınıza bir şey gelmesin ama, kalp ritmimle ilgili yüzde 1, hatta binde 1 risk varsa, bir başka doktora daha görünmek isterim..." Ve Ümit Özat soruyor:
- Yavuz abi hafta sonunda Türkiye'ye gelmek istiyorum... Ne dersiniz, geleyim mi?.. Sizin tavsiye edeceğiniz doktor var mı?.. Kim?.. Ben mi telefon edeyim yoksa siz mi ararsınız?
Yayın tarihi: 3 Eylül 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/03//haber,A2A3C4A2CC6F4C759BD881D5D8CED5F2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.