kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
3 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Toprak bütünlüğü ve selfdeterminasyon

"Vladimir Putin iki yıldır beni Güney Osetya ve Abhazya'da Kıbrıs senaryosunu uygulamakla tehdit ediyordu"
Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili, Fransız "L'Express" dergisine verdiği demeçte, "Batı'nın Kosova'nın bağımsızlığını tanımasının bedelini mi ödüyorsunuz" sorusunu böyle yanıtladı.
Gerçekten de Putin geçen kış Kosova'nın tek yanlı bağımsızlığını ilanına NATO ve AB üyelerinin desteğini eleştirmek için gündeme getirdiği "Kıbrıs emsali" şimdi Güney Osetya ve Abhazya krizleri nedeniyle bir kez daha ısıtıyor.
Oysa Kıbrıs'tan, yani KKTC'den çok daha eski ve hâlâ yaşayan bir örnek var: Tayvan.

Tayvan'ı unutmayın
50 yıl boyunca Japon işgalinde kalan Tayvan, 1945'te, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Çin Cumhuriyeti'ne verildi. Ancak Çin'de komünist rejimin kurulmasından sonra Çan Kay Şek, Mao yönetiminden kaçan 2 milyon Çinli'yle birlikte adaya sığındı ve burada ayrı bir devlet kurdu. Çin ise bir adı da Formoza olan Tayvan'ı hep ayrılmaz bir parçası olarak tanımladı. Daha ilginci; Batı dünyası 1970'lere kadar Tayvan'ı meşru Çin Cumhuriyeti olarak kabul etti, Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanımadı! Dahası Birleşmiş Milletler'de Çin ulusunu Tayvan temsil etti. Hem de Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak. 1970'lerden itibaren tablo tersine döndü. Çin Halk Cumhuriyeti tek Çin devleti olarak BM'de yerini aldı. Ama Tayvan "Tanınmayan devlet" olarak varlığını koruyor. Tüm dünya da onunla diplomatik ilişkiler hariç her alanda işbirliğini sürdürüyor.

BM ve AGİT şartları
Bir devleti tanımlarken üç kriter sayılır: Bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğü.
Ancak devletler hukukundaki çelişkili ilkeler ve hükümler bazen bu kriterlerin delinmesine veya yaptırım gücünü yitirmesine yol açabiliyor.
Örneğin uluslararası ilişkilerin düzenlenmesinde en önemli referans olan 1945 tarihli Birleşmiş Milletler Şartı'nda bir yandan "Sınırların değişmezliği", daha önemlisi "Güç kullanarak değiştirilemeyeceği" öngörülüyor, ama bir yandan da "Halkların geleceklerini belirleme hakkı" (Self-determinasyon) kabul ediliyor.
Aynı şekilde birbiriyle çelişen bu iki ilke Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) ebelik eden 1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi'nde de aynen yer alıyor. AGİT anayasası olan Helsinki Senedi'nde hem "Sınırların ihlal edilmezliği" ile "Devletlerin toprak bütünlüğünün korunması"ndan söz ediliyor, hem de "Halkların kendi kaderlerini tayin hakkından yararlanmaları" ilkesi vurgulanıyor.
Bu ikilem 1990'ların başına kadar mevcut devletler için "Toprak bütünlüğü" ve "Sınırların değişmezliği" ilkeleri asıl kabul edilerek, sömürgelerde ise "Halkların kaderlerini belirleme hakkı" öne çıkarılarak aşıldı.
Ancak Yugoslavya ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu ilkelerin yorumunda "Nalıncı keseri" mantığı egemen oldu. Buyurun:
Kosova'da ABD ile müttefikleri halkın geleceğini belirleme hakkının Sırbistan'ın toprak bütünlüğünden daha önde geldiğini savundu. Rusya ise tersini.
Güney Osetya krizinde Rusya azınlıkların geleceklerini belirleme hakkı ilkesine sarıldı, ABD ve müttefikleri ise Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne.

Kıbrıs yanlış emsal
Hangi ilkenin ne zaman daha önem taşıyabileceği konusunda ne "Objektif" bir uluslararası içtihat oluşturulabildi, ne de genel kabul görebilecek uzlaşma sağlanabildi. Bu gidişle sağlanamayacak da.
Tüm bunları Kıbrıs'ta bugün yeniden birleşme için kapsamlı çözüm görüşmelerine başlanması vesilesiyle anlattık.
Aralarında meslekdaşlarımızın da bulunduğu bazı çevreler, Türkiye'nin "Tutarlılık" adına Kıbrıs, Kosova, Güney Osetya, Abhazya ve diğer dondurulmuş ihtilaflarda aynı politikayı izlemesi gerektiğini savunuyor. Doğru değil.
Kosova'da Arnavutlar asla Sırbistan'la yeniden birleşmeyi istemiyorlar. Güney Osetya ve Abhazya'da da halklar ayrılıp kendi devletlerini kurmak için Gürcistan'la savaştılar.
Kıbrıs'ta ise tam tersine KKTC ve ada Türkleri yeniden birleşmebütünleşme kapısını hep açık tuttular. Hatta hep tek hedef olarak gördüler.
İşte bu hedefe ulaşmak için bugün yeniden -belki de son kez-düğmeye basılıyor. Hayırlı olsun.