Kaz Dağları'nda zamanda yolculuk
Cahit GÜVENSOY
Güncelleme : 21.02.2008 23:29
Kaz Dağları'nda Truva hikâyeleri dinlemek, Adatepe Köyü'ndeki taş evlerde kalmak veya Assos'taki Athena Tapınağı'nı gezmek... Bu haftasonu şehir hayatından uzaklaşıp tarihi bir geziye çıkabilirsiniz..
15 milyondan fazla insanın yaşadığı bir şehirde kendinize zaman ayıramamaktan mı şikâyetçisiniz? Trafikte geçirdiğiniz saatler artık sizi çileden mi çıkarıyor? Öyleyse bu hislerden arınma vakti gelmiş demektir. Bunun için önerimiz, Kaz Dağları'nda sevdiklerinizle beraber kısa da olsa zaman geçirmek. Bunun için bir hafta sonu bile yeterli.
YENİDEN DOĞMUŞ GİBİ
Feribotla Marmara Denizi'ni geçtikten sonra alt tarafı 45 dakika sonra 'şişman sevindiren' Susurluk'u ihmal etmezseniz, geziye keyifli bir başlangıç yapabilirsiniz. Susurluk'tan çıktıktan iki üç saat sonra, keyifli bir yoldan geçerek Kaz Dağları'nın eteklerine varacaksınız. Şimdiden söyleyelim, burada ertesi sabah uyandığınızda, dünyaya yeniden geldiğinizi hissedeceksiniz! İşte o sırada, gece geldiğinizde göremediğiniz Adramytteion (Edremit) Körfezi'nin muhteşem manzarasıyla balkonda kahvaltı yaparken tanışabilirsiniz. İnsanlık tarihinin bilinen en eski yazılı hikâyelerinden birine ev sahipliği yapmış bu toprakları, biraz da mitoloji bilgisiyle donatılmış biriyle gezmenizi tavsiye ederiz. Böyle bir imkân bulamazsanız, Troya'nın öyküsünü içeren kitaplar da size yardımcı olacaktır. Bizzat yörenin ön plana çıkmasında önemli katkıları olan İskender Azatoğlu'nun biri yöre için gezi rehberi, diğeri Truva'nın öyküsünü yeniden yorumlayarak anlatan kitabını, yöredeki İdaköy Çiftlik Evi'nden de edinebilirsiniz. Ayrıca yöreye has el dokuması halı ve kilimleri satan dükkânlar, kır kahveleri ve 'free shop'larda bile bulunmayan fiyatlarıyla pazarı gezmeyi unutmayın. 10 yıllık savaşı sonuçlandırmadan önce Zeus'un koynuna ilişip onu uyuyabırakan Hera'nın, kocasını bulacağını bildiği meşhur körfez seyirliği burası ve aynı zamanda vaktiyle Truva eşrafının onun adına adaklar sunduğu yer. Siz de kendinize burada şarap sunarak tarihi gerçeklerlerle mesafenizi kısaltabilirsiniz. Ancak geziyi burada bitirmek haksızlık olur. Az ilerdeki Adatepe Köyü'ne devam ederseniz, bu köyün taş evlerle örülü görüntüsünün altında "Ben vaktiyle bir Rum köyüydüm," fısıltısını duyabilirsiniz. Evlerin çatılarına bakınca göreceğiniz Grek harfleri de, eskiden burada yaşayan ama hâlâ bize uzak olmayan insanların hikâyesini anlatmaya yeter. Hazır Adatepe'ye gelmişken, köyün biraz yukarılarında bulunan zeytinyağı müzesinde satılan farklı ve butik zeytinyağlarını es geçmeyin. 'Zeytin sütü' adını verilen ve vitamin açısından sıradan zeytinyağlarına fark atan bu zeytinyağı ile yapılan profiterol çok lezzetli. Adatepe'yi arkanızda bırakarak, son zamanlarda ardı ardına açılan butik pansiyonların ve restoranların yeraldığı, Kaz Dağları'nın ortasındaki bir diğer köy olan Yeşilyurt'a uzanabilirsiniz. Ege'ye özgü o meşhur ot yemeklerini tadabileceğiniz bir coğrafya burası.
ARİSTO'NUN SINIFI
Bir sonraki durak ise Assos (Behramkale) olabilir. Her ne kadar anıldığında akla sahili ve otelleri gelse de, aslen sahilden biraz içeride, tarihçesi M.Ö. 700'lü yıllara uzanan eski bir yerleşim burası. Kısa tarih bilgilendirmemize, Midilli'deki yerleşimin Assos'takinden 700 yıl daha eski olduğunu ve efsanevi Troia savaşının yine Assos'un kurulmasından 500 yıl kadar önce olduğunu ekleyelim. Assos'un en bilinen yönlerinden biri, Aristotales'in burada bir dönem ders vermiş olması. Hatta eşini de buradan seçmiş. Assos'un en keyifli yeri, Athena Tapınağı. Hikâyesi M.Ö. 530'lu yıllara dayanan ve Aristo'nun da ders verdiği bu tapınağın muhteşem bir manzarası var. Eh, tarihe, körfeze ve oksijene bu kadar gömülmüş bir şehirlinin, akşam olduğunda rakıbalık ikilisinden uzak kalması düşünülemez. Ancak rakınız, ev yapımı 'incir rakısı' olmalı. İkinci gün, artık ciğerlerinize çekmeye alıştığınız oksijenle biraz daha haşır neşir olmak için trekking, kaçmaz bir fırsat. Yörede, farklı mesafe ve zorlukta muhtelif parkurlar var. Bu parkurların tamamının, bol oksijenin yanı sıra, engin bir yeşillik ve sürpriz dereler vaat ettiğini söyleyebiliriz. Bünyeniz, düzenli spora alışık değilse, sizin için en uygunu, Hasanboğuldu parkuru. 'Her şey dahil' sisteminden uzakta olabileceğiniz ama her şeyi dahil edebileceğiniz bir gezi istiyorsanız, yılın her mevsimi Kaz Dağları cazip bir seçenek.
Yayın tarihi: 29 Ağustos 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/29/cm/haber,DAEECB062E5E4536BE742C697E723499.html
Tüm hakları saklıdır.