kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Torunları Rüzgâr, Ümit çiftinin hayatını tamamen değiştirmiş. Zaten damatları Gürkan Gürak ve kızları Gül Gürak da onları hiç yalnız bırakmıyor.

Kadınların acı çekmesine dayanamıyorum

Tuluhan Tekelioğlu
Bir gece babamın, kütüphanemizdeki pek çok kitabı, bahçedeki çöp tenekesinde ağlayarak yaktığını izlemiştim. 12 Eylül'ün, her kuşağın hafızasında ayrı bir yeri var. Bir kuşağın dünyayı değiştirme idealiyle girdiği mücadeleden, bedel ödeyerek çıkmasıydı 12 Eylül. Benim için, teyzemden gelen mektupların üzerinde, her defasında 'okundu' damgasını görmekti... 15 yaşında devrimci olan, 80'lerde Sovyetler Birliği'ne giderek eğitim alan Ahmet Ümit için 12 Eylül, ona hayatın ne kadar değerli olduğunu anlatan bir dönem: "Birine âşık oluruz, bir şey ilgimizi çeker ve hayatımızın önemli bir dönemini alır. Önemli olan o düşüncenin doğruluğu, yanlışlığı değil, benim öyle bir hayatı yaşıyor olmamdı. Eğer birilerine haksızlık yapmaz, yalan söylemez, canını acıtmazsam, gece rahat uyuyabileceğimi öğrendim. İnsanın bir amacı olması gerektiğini ama sadece kendi amacımın doğru olmadığını, benim dışımdaki düşüncelerin de doğru olabileceğini öğrendim." Yazdığı romanlarda o dönemin izleri olan Ahmet Ümit, devrim yaparken âşık olduğu ve evlendiği Vildan Ümit'le ilk kez röportaj verdi. Uzun yıllar yaşadıkları illegal hayatı, bu hayatın kırılma noktasını, zorlandıkları sosyalleşmeyi ama kolay alıştıkları yazarlık şöhretini ve bugün kendilerini en mutlu eden "Hayatımıza devrimsel dönüşüm getirdi," dedikleri torunlarını anlattılar. Şaka değil sevgili okurlar. Yazar Ahmet Ümit, 47 yaşında dede oldu. Hayranlarına duyurulur!

- Kızınızdan, dede olacağınızı duyduğunuzda ne oldu?
- A.Ü:
Ben kızım evlenmeden dede oldum. Tarihin tekerrürü gibiydi. Eşim de kızımıza biz evlenmeden hamile kalmıştı. Evlilik kurumunun esas meselesi, insanların birbirine duyduğu sevgi, ikincisi de saygı. Bu sevgi olduğu sürece nikâh memuruna gidip imza atıp atmamanın bir önemi yoktur. Kendi evliliğimizde bunu gördük. Eşim 1981 yılında kızımıza hamile kaldığında 21 yaşımdaydım! TKP için çalışıyorduk. Evlenmek gerekiyordu. O zaman Vildan altı aylık hamileydi.
- V.Ü: Biz evleniriz, 'Bebek yedi aylık doğdu,' deriz, diye düşünmüştük. Bebek gerçekten yedi aylık doğdu. Nisanda evlendik, temmuz ayında kızımız oldu. Herkes bu hıza çok şaşırdı tabii.

- Devrim yaparken doğan aşk...
- A.Ü:
İstanbul'a 1978'de, üniversite için geldim. Vildan'la ilk kez öldürülen bir arkadaşımızın cenazesinde karşılaştık. Aynı örgütün üyesiydik. Çocuğumuzun olması örgüt için de büyük avantaj oluşturdu. Çünkü illegaliz, yeraltındayız, politika yasaklanmış, 1980'de darbe olmuş, 1981'den bahsediyorum. Terörist falan değiliz, solcuyuz... Çocukları olan genç bir çift kimsenin ilgisini çekmiyor tabii. Bu uzunca bir süre devam etti.
- V.Ü: Bakırköy'deki Halk Evi bombalanmıştı. Üç arkadaşımız ölmüştü. Ahmet de orada bulunuyordu. Onun arkasından büyük bir protesto yürüyüşü yapıldı. Bizi, 500 kişiyi gözaltına alıp, Davutpaşa Kışlası'na götürdüler, bir ay tutuklu kaldık. Bu süreç aslında benim kendimi değerlendirmem açısından iyi bir zaman oldu. Birden fark ettim ki çok fena şekilde âşığım! Çünkü o kadar hızlı bir süreç yaşıyorduk ki, cenazeler, bildiri dağıtmalar, dergi çıkarmalar... Ahmet'te de benzer duygular varmış. Hatta mahkememize gelmişti. Ahmet, çıktığımda kapıdaydı. Birlikte Bakırköy'den Eminönü'ne kadar yürüdük.
- A.Ü: Bizim büyük yürüyüşümüzdü... Aşkımızı ilan ettik.
- V.Ü: Evlilik hikâyemiz darbe takvimine çok uygun. Hamile olduğumu anladım, ailesi normal prosedürü yerine getirmek için beni istemeye geldi. O tarih 11 Eylül 1980'di.
- A.Ü:
O geceyi çok iyi hatırlıyorum Vildan'ların evi Gaziosmanpaşa'daydı. Vildan'ı istemeye gittik. 20 yaşımdayım. Vildan'ın babası heyecanlanıyor, bende fazla heyecan yok. Annem o zaman 58 yaşında. İllegal dokümanlar vardı, anneme verirdim. Kadıncağız belinin arasına falan sıkıştırmıştı. Eve gittik, ertesi sabah kalktık darbe olmuş.

- İçeri alındınız mı hiç?
- V.Ü:
Ben gözaltına alındım. Henüz evlenmemiştik ama hamileydim. Sanırım 1980 Eylül ya da kasımıydı. Benim okuduğum lisenin önüne pankart asılmış. Sabahın beşiydi, GMC ile kapımıza mavi bereliler dayandı ve beni aldılar. Tam o dönemde de Ankara'da TKP operasyonu başlamıştı. Küçükköy'de hem asker hem de polisin bulunduğu üste bir gün kaldım. Askerler tutuklayıp sorgu için polise getiriyorlardı. Birkaç arkadaşım daha vardı. O sabah karakola getirilen gazetelerde 'Kızıl Tren Operasyonu başladı, TKP'liler tutuklandı' diye bir başlık vardı. Ben de "Eyvah daha buralardayım," dedim.
- A.Ü: Eğer hamile olduğu bir tespit edilseydi, 'Terörist kız hamile çıktı' diye basında ilginç başlıklarla yer alabilirdik. Allah'tan bıraktılar.

- Nasıl geçiniyordunuz?
- A.Ü:
Perşembe pazarında demir ticareti yaptım. Sonra örgüt, "Gerek yok, sen profesyonel çalış, biz geçimimizi sağlarız," dedi. Cüzi miktarlarda bir ev kirası, yaşayabileceğimiz kadar para veriyorlar. Böylece biz ailemizden koptuk, ailemiz bizim evimize gelemiyor. Polis bizi önceden tanıyordu. Bizi izleyerek örgüte ulaşmasın diye böyle yapıyorduk. Aileyle bağlarımızı kopardık. Çocuğumuzla beraber uzunca bir süre birlikte yaşadık. İlkokul zamanı gelince Gül'e kayınvalidem baktı.
- V.Ü: Kreşe bırakacak ekonomik durumumuz yok. O nedenle ilkokul son sınıfa kadar annem baktı kızımıza...

- TKP için değdi mi peki?
- A.Ü:
Aslında birine âşık oluruz, bir şey ilgimizi çeker ve hayatımızın en önemli dönemini alır. Benim için muhteşem bir dönemdi. Önemli olan o düşüncenin doğruluğu-yanlışlığı değil, benim öyle bir hayatı yaşıyor olmamdı. Bana hayatın ne kadar değerli olduğunu öğretti. Çünkü birçok arkadaşım yanımda öldü. Çok insan kaybettik, büyük özverilerde bulunduk. İkincisi, mutluluğun insanın kendi içiyle alakalı olduğunu anladım. Eğer birilerine haksızlık yapmazsam, yalan söylemezsem, canını acıtmazsam, gece rahat uyuyabileceğimi öğrendim. İnsanın bir amacı olması gerektiğini ama sadece kendi amacımın doğru olmadığını, benim dışımdaki düşüncelerin de doğru olabileceğini öğrendim. Ve hoşgörülü olmayı öğrendim. Yazar olmaya karar verdikten sonra yaptığım hesaplaşmada, tek doğrunun tekelimde olmadığını, farklı hayat biçimlerine saygı göstermem gerektiğini öğrendim.
- V.Ü: Bir dönem sonra TKP yarı legalleşti. Aslında biz artık bu partiyle çok fazla devam edemeyeceğimizi gördük. Sovyetler Birliği'ne gittik, orada eğitim aldık. O da ben de gördük ki, orada yaşanan sosyalizm, bizim hayal ettiğimiz gibi değil.
Haberin fotoğrafları