Tiflis'te Başbakan Erdoğan'ın "Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesinden yanayız" açıklamasını yaptığı saatlerde Moskova'da da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov baklayı ağzından çıkardı: "Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü unutun!" Sürpriz mi? Kesinlikle hayır.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin AB Dönem Başkanı sıfatıyla hazırladığı ve iki tarafın da kabul ettiği 6 maddelik ateşkes anlaşmasında Gürcistan'ın toprak bütünlüğünden hiçbir şekilde söz edilmedi.
Ardından Rusya Başbakanı Vladimir
Putin, "Gürcistan, Güney Osetya ve Abhazya'yı artık kesin ve kalıcı şekilde yitirdi" açıklaması yaptı. Daha sonra Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri
Medvedev, "Toprak bütünlüğünün karmaşık bir konu olduğunu, uluslararası hukukta halklara selfdeterminasyon hakkının da tanındığını" hatırlattı, "Güney Osetler ve Abhazlar geleceklerini kendi özgür iradeleriyle belirleyecekler" diye altını çizerek vurguladı.
Lavrov dün yaptığı yazılı açıklamada "Gürcistan'ın toprak bütünlüğü hakkında konuşmayı unutabilirsiniz. Çünkü Güney Osetya ve Abhazya'yı artık Gürcistan'ın parçası olmaya ikna etmenin imkânsız olduğuna inanıyorum" diyerek son noktayı koymuş, fiili gerçeği tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Rus liderlerinin bu çıkışları veya uyarıları, Moskova'nın Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarını tanımaya hazırlandığı anlamına mı geliyor. Hem evet, hem hayır.
Evet; çünkü Rus parlamentosu (Duma) hükümete Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarının tanıması çağrısının yapılacağı bir kararı kabul etmeye hazırlanıyor.
Hayır; çünkü MedvedevPutin ikilisi haklıyken haksız duruma düşmemek için bu çağrının gereğini yerine getirmeyecekler. Ama iki devletçiğin varlıklarını güçlendirmeleri, ekonomilerini geliştirmeleri için her türlü fedakârlığı yapacaklar. Güney Osetya'nın harabeye dönen başkenti Şinvali'nin yeniden inşası için 400 milyon dolarlık kaynak yaratılması, Gazprom'un doğal gaz boru hattı döşemeye başlaması bu fedakârlığın kapsamı konusunda bir fikir vermeye yeterli.
Yani, Rusya, Güney Osetya ile Abhazya'yı "De jure" (Hukuki) olarak "Şimdilik" tanımayacak ya da zamana bırakacak ama "De facto" (Fiili) tanımanın kapsamını genişletecek.
"Barış Harekâtı"nın tekrarı gibi Rus basını bu iki devletçiğin Moskova politikalarında yeni konumlarını "Tıpkı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi olacaklar" diye tanımlıyor. Ankara'da bilinçli olarak gözardı ediliyor ama Güney Osetya savaşı ile 1974'teki Barış Harekâtı arasında gerek nedenleri, gerek gelişmeleri, gerekse sonuçları açısından tam bir paralellik var.
- "Gül devrimi" ile iktidara gelen Saakaşvili, kendi kendini yönetmesine son vermek için Güney Osetya'ya saldırdı. 1974'te Makarios'u devirerek, yani darbeyle iktidara gelen Nikos Sampson da 1963 Noeli'ndeki kanlı olaylardan bu yana ayrı bir yönetim kuran Türk toplumunun bu fiili statüsüne son vermek için saldırdı.
- Rusya vatandaşlarını hedef alan katliam tehlikesini savuşturmak için Güney Osetya'ya müdahale etti. 1974'te de Başbakan Bülent Ecevit, "Soydaşlarımızı korumak için Kıbrıs'a çıkıyoruz" demişti.
- Rusya müdahalesinin meşruiyetini BM Güvenlik Konseyi'nin verdiği "Barış Gücü" misyonuna dayandırdı.
Türkiye de "Garantörlük" hakkını kullanarak adaya müdahale etti.
Kıbrıs Türkleri 34 yıldır barış ve güvenlik içinde yaşıyorlar.
Türkiye'nin desteğiyle, güvencesiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruması altında. Şimdi Osetler de barış ve güvenliğe kavuşacaklar. Rus ordusunun koruması altında. Lavrov açık açık söylüyor: "Güney Osetya'dan Gürcüler gidecek, biz kalacağız. Halkı koruyacağız."
Kafkaslar'daki bu gelişmenin Kıbrıs sorununa da yansımaları ya da etkileri olacağını düşünüyoruz: Önümüzdeki ay başlayacak barış görüşmelerinde Rum tarafını uzlaşmacı olmaya zorlayacak. Zira Güney Osetya savaşıyla birlikte dünyada tanınmayan devletler için yeni bir dönem başladı.
Yayın tarihi: 15 Ağustos 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/15//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.