TMMOB Makine Mühendisleri Odası 17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümünde hazırladığı raporla depreme çeşitli boyutlarla dikkat çekti. Rapora göre sanayi kuruluşlarının da yüzde 98'i deprem bölgesinde yer alıyor. Barajların da yüzde 98'i deprem bölgelerinde inşaa edildi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz, 17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümünde hazırlanan deprem raporunu açıkladı. Hazırlanan raporda, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası yapılan incelemelerde depremlerde oluşan kayıpların yüzde 80'e varan kısmın, taşıyıcı sistemlerin gördüğü zarara bağlı olarak tesisatlarda oluşan hasarlar nedeniyle meydana geldiği belirtildi. Raporda, "Yeni bir Marmara depreminin yaratacağı olası ekonomik, sosyal tahribatı en az düzeyde tutmak olanaklıdır" denildi.
Rapora göre,
Türkiye topraklarının yüzde 93'ü, nüfusun yüzde 98'i, sanayi kuruluşlarının ise yüzde 98'i deprem bölgeleri içinde yer almakta, barajların yüzde 95'i de tehlikeli hat üzerinde bulunuyor.
Türkiye'de bulunan bin 1 adet enerji santralinin 419'u da birinci derece deprem bölgesinde yer alıyor. Raporda,
Türkiye'de 1900 yılından bu yana yaşanan 180 büyük deprem içindeki ağır hasarlı bina ve can kaybı verileri bulunan 155 depremde, 92 bin 463 kişinin öldüğü, 554 bin 365 binanın ağır hasar gördüğü belirtildi. 1999 Marmara depreminde ise toplam 367 bin 479 konut ve işyerinin hasar gördüğü ve resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişinin yaşamını kaybettiği açıklandı. Raporda, "Marmara Depreminden, ölümlerin yaşandığı 8 il başta olmak üzere yaklaşık 16 milyon insan etkilenmiştir. Toplam hasar 376 bin 479 konut ve işyerinde yaşanmış iken, 8 ilde 40 bin 665 konut yapımı planlanmış olması dikkat çekicidir" denildi. Deprem sonrası bina müteahhitlerine yaklaşık 2 bin 100 dava açıldığı kaydedilen raporda, bin 800'ü Şartlı Salıverme Yasası ve hukuki boşluklardan dolayı cezasız kaldığı diğer 300 davanın 110'una ceza verilse de çoğunun ertelendiği ifade edildi.
-MARMARA DEPREMİ'NİN MALİYETİ 15-19 MİLYOR DOLAR-
Rapora göre, Marmara Depremi'nin toplam ekonomik maliyetinin TÜSİAD'a göre 17 milyar dolar, DPT'ye göre 15-19 milyar dolar, Dünya Bankası'na göre 12-17 milyar dolar. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya oranla zarar ise TÜSİAD'a göre GSYİH'nin yüzde 9'u, DPT'ye göre yüzde 8-10'u, Dünya Bankası'na göre ise yüzde 6,3-9'u oranında oldu. Depremlerin etkileri artan nüfus yoğunluğu, sanayileşme ve özellikle kentleşme ile yakından ilgili bulunuyor. Raporda, 7. Beş Yıllık Kalkınma Planından beri kamusal hizmetlerde olduğu gibi afetlerle ilgili yasa ve mevzuatlara ilişkin yaklaşımlarda da özelleştirme ve piyasaya açılmacılığın egemen kalındığı ifade edilerek, "1999 Marmara depremi sonrası Dünya Bankası'nın dayattığı zorunlu deprem sigortası da bu temelde gündeme gelmiş ve etkisiz kalmıştır. Olası Marmara depremi riskinin giderek artmasına karşın deprem bölgelerindeki okullar, hastaneler ve diğer kamu yapıları bilimsel olarak incelenmemiş, kentsel yaşamda rant kaygısı, can ve mal kaygısının önüne geçmiştir" denildi.
Raporda, 1999 Marmara Depremi sonrasında kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Raporunda "Yeni bir deprem politikası oluşturulmalı devlet politikası olarak uygulanmalıdır" denildiği hatırlatılarak, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmayı teşvik eden imar affı politikasından kesinlikle vazgeçilmesi gerektiği belirtildi. Raporda 17 Ağustos depremi sonrasında "afet yönetimi" çalışmalarının ise yürütülmediğine işaret edildi.
-KAYIPLARIN YÜZDE 80'İNDE NEDEN: TESİSAT HASARI-
Raporda, yapıların güvenli oluşunun, tasarımdan projelendirmeye ve üretime kadar yapı denetimi konusunu birinci dereceden önemli kaldığı ifade edilerek, 1999 Marmara depremi sonrasındaki yapı denetimi düzenlemelerinin denetimsiz yapılaşmayı teşvik ettiği savunuldu.
4708 sayılı Yapı Denetim Yasası'nda ciddi eksik ve yanlışlar bulundu kaydedilen raporda, "Yasada yapı denetimi tam anlamıyla bir piyasa faaliyeti olarak görülmüş ve kamusal denetim dışlanmıştır. Bu anlayışın en önemli göstergesi, yasanın milli gelirden en yüksek payı alan 19 ili kapsama alması olmuştur. Bu iller toplam milli gelirin yüzde 67'sini elde etmektedir. Geriye kalan ve
Türkiye Deprem Haritasına göre 55'i Birinci Dereceden Deprem Bölgesi içinde yer alan diğer 62 ilin yasa kapsamı dışında tutulması, yapı denetimine ne denli ticari yaklaşıldığını göstermektedir. Diğer yandan yasa yapıları yalnızca bina taşıyıcı sistemlerden ibaret görmektedir. Oysa Marmara Depremi sonrası yapılan incelemeler, oluşan kayıpların yüzde 80'e varan kısmının, taşıyıcı sistemlerin gördüğü zarara bağlı olarak tesisatlarda oluşan hasarlar nedeniyle meydana geldiğini göstermiştir" denildi.
-SANAYİ TESİSLERİ, KENTLERİ BOMBA HALİNE GETİRİYOR-
Raporda, deprem bölgesi yerleşim alanlarında I. ve II. Sınıf Gayri Sıhhi Müesseseler kapsamında yer alan Sanayi Tesisleri ve bunlarla iç içe geçmiş bulunan
NATO boru hatları, doğalgaz ve LPG boru hatlarının bir arada bulunduğu kaydedilerek, "Bu tür alt yapı tesislerinin yer aldığı bölgelerin taşıdığı deprem riskleri ve pek çoğunun fay hatları üzerinde bulunması kentleri patlamaya hazır birer bomba haline getirmekte ve yaşam güvenliğini ortadan kaldırmaktadır" denildi. Bu konuda gerekli önlemlerin hala alınmadığı ifade edilen raporda, şöyle denildi:
"Yalnızca bir İstanbul depreminde elektrik, likitgaz, doğalgaz ile ısınma, pişirme araçlarından kaynaklanacak çok sayıda yangın ve patlamanın oluşacağı uzmanlar tarafından belirtilmekte ve 500'den çok yangın ve patlamanın olacağı öngörülmektedir. Bu noktada Odamızın uzmanlık alanı olan tesisat konusu devreye girmektedir. Doğalgaz projelendirme ve tesisat montaj faaliyetleri TMMOB Makina Mühendisleri Odası'nın denetimi dışında, yer yer mühendis bile olmayan kişilerce yürütülmektedir. Bu konuda özellikle İGDAŞ ve diğer illerdeki kentsel gaz dağıtım kuruluşları ile EPDK, Odamızın ısrarla sürdürdüğü denetim ve gözetim için işbirliği tekliflerine duyarlı ve açık olmalıdırlar."
-"ULUSAL DEPREM STRATEJİSİ HAZIRLANMALI"-
Raporda, Makine Mühendisleri Odası'nın önlem alınması için önerileri de açıklandı. Ulusal bir deprem politikası belirlenmesi gerektiği kaydedilen raporda, "Ulusal Deprem Stratejisi ve
Türkiye Deprem Master Planı" hazırlanması gerektiği belirtildi. Deprem öncesi önlemlerin İmar Yasası ve ilgili mevzuatlara yansıtılması gerektiği vurgulanan raporda, Afet Yönetimi Stratejik Planı'nın oluşturulması dile getirildi. Yapı denetiminde planlama, tasarım, üretim ve denetim süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ve meslek odalarının sürece daha etkin katılımını sağlayacak yeni bir tasarım, üretim ve denetim süreci modeline ihtiyaç duyulduğu söyleyen raporda, tesisatların tasarım, üretim ve bakımında üretenler ve denetleyenlerin belgelendirilmiş uzmanı mühendisler olması gerektiğinin altı çizildi.
-"KAMUOYU BİLİNÇLENDİRİLMELİDİR"-
Raporda, "Diri Fay Veri Tabanı" oluşturularak işler hale getirilmesi, okul ve hastanelerin depreme karşı güvenirliğinin uzman mühendisler tarafından kontrol edilmesi I. ve II. sınıf gayri sıhhi müesseseler kapsamına giren tesislerin birbirlerine güvenlik yaklaşma mesafelerinin ne olması gerektiği konusunda gerekli çalışmalar yapılması önerilerinde bulunuldu. Raporda ayrıca, doğalgaz, elektrik, ısıtma kazanları, jeneratörler ve gaz tesisatları için erken uyarıcı ve gaz- akım kesici sistemler uygulanması gerektiğinin de altı çizilerek, doğalgaz firmalarının MMO'dan yetki belgeli mühendislerle çalışmasının sağlanması gerektiği vurgulandı.
Raporda ayrıca şu önerilere de yer verildi:
"Bu önlemler yanı sıra binalar ve sanayi tesislerindeki mekanik tesisat ve doğal gaz tesisatlarına ilişkin kamuoyunun bilinçlenmesi sağlanmalıdır. Toplumun bilinçlendirilmesi meslek odaları, üniversiteler, ilgili kamu kurumları ve ilgili kuruluşların katılımıyla ve bir seferberlik atmosferi içinde yapılmalıdır. Depremlere karşı toplumsal önlemler bağlamında mahallelerden başlayarak katılımcılığı temel alan örgütlenmelere yönelinmelidir. Deprem mühendisliği ile ilgili lisans programı önerilerinin tartışmaya açılması sağlanmalıdır."
(ANKA)