kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Ağustos 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÖMER TAŞPINAR

Tiflis'te yanlış hesap

WASHINGTON

Gürcistan ve Rusya arasında patlak veren savaş Amerika açısından pek de şaşırtıcı olmadı. Washinton'daki durum değerlendirmesi Rusya merkezli bir şekilde yapılıyor. Moskova'ya karşı izlenmesi gereken politika her zaman olduğu gibi gene "realistler" ve "neokonlar" arasında sert bir kutuplaşma ve tartışma yaratıyor.
Henry Kissinger ve Brent Scowcroft gibi realistler Gürcistan'ın NATO'ya girmek istemesine ve Kosova'nın bağımsızlık kazanmasına son derece olumsuz yaklaşan Moskova'nın bir şekilde "rövanş" almaya hazırlandığını uzun süredir dile getiriyorlardı. Bu nedenle Amerika Kafkaslar'da yaşanacak bir gerginliğe hazırlıklı durumdaydı.
Kissinger ve Scowcroft gibi realistlere göre Washington bugün Kafkaslar'da kendi ektiğini biçiyor. Bugün yaşanan durum Rusya'nın tekrar kendine geliyor olması. NATO'nun 1990'lı yıllarda Rusya'nın geleneksel etki alanı olan Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkaslar'a doğru genişlemesi ancak ve ancak Rusya zayıf olduğu için mümkün olmuştu. Oysa artık Rusya zayıf değil. Putin ve Medvedev Moskova'nın Yeltsin döneminde kaybettiği prestiji yeniden kazanmakta kararlılar. Petrol fiyatlarının 120 dolar seviyesinde dolaştığı bir ekonomik konjonktürde dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip Rusya artık yeniden bir süper güç haline gelmiş durumda.
Kissinger ve Scowcroft gibi realistler bu nedenle Amerika'nın Rusya'ya karşı çok daha temkinli davranması gerektiğini savunuyorlar. Rusya haklı olarak kendi arka bahçesi saydığı Kafkaslar'da Şaakaşvili yönetiminde Batı yanlısı ve NATO'ya girmeye adaybir ülke görmekten açıkça rahatsız. Robert Kagan ve William Kristol gibi neokonlar ise Moskova'nın saldırgan dış politikasına karşı Washington'un demokratik ve Batı yanlısı cumhuriyetleri sonuna kadar koruması gerektiğine inanıyorlar. Gürcistan onların gözünde bir sembol. Putin'i Hitler'le, Gürcistan'ı ise 1938'de Almanya tarafından işgal edilen Çekoslovakya'yla kıyaslıyorlar. Aynı zamanda Rusya'nın dış politikasındaki çelişkilere dikkat çekiyorlar. Moskova, Rusya Federasyonu içindeki Çeçenistan gibibölgelerde ayrılıkçı hareketlerle karşı karşıya kaldığında kendi toprak bütünlüğünü savaşarak savunuyor. Ancak iş Gürcistan'a gelince çifte standart başlıyor.

Neokonların dolduruşuna geldi
Neokonlara göre NATO Gürcistan konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmedi. Kagan ve Kristol'a göre AB ülkeleri her zaman olduğu gibi korkak davrandılar. Gürcistan'ın NATO üyeliğini Bükreş zirvesinde onaylamaktan çekindiler. Oysa böyle bir karar özellikle Kosova'nın bağımsızlığı sonrasında son derece elzemdi. Zira Kosova'nın bağımsızlığının Batı tarafından tanınması sonrasında Rusya'nın Kafkaslar'da intikam peşinde koşacağı belliydi. Nitekim Moskova önce Abhazya'ya uygulanan ambargoyu kaldırdı sonra da temmuz ayı içinde hem Abhazya hem de Güney Osetya'da şiddet olaylarını tırmandırmaya başladı. Herkes Abhazya'da savaş beklerken Gürcü ordusu Güney Osetya'ya girdi.
Neokonlara göre Gürcistan başkanı Şaakaşvili'nin böyle bir operasyona girişmesi kaçınılmazdı. Bükreş'teki NATO zirvesinde Gürcistan'a yeşil ışık yakılmayınca halkta derin bir düş kırıklığı oluşmuş ve Gürcü milliyetçiliği son derece yükselmişti. Bütün riskleri göze alan Saakaşvili ordusunu Güney Osetya'ya sokarak bilinçli bir kumar oynamaya karar verdi. Yaptığı hesaba göre Rusya kaçınılmaz olarak misilleme yapacak ve ABD bölgeye müdahale etmek zorunda kalacaktı. Böylece Gürcistan Washington'u kendisine daha sağlam bir şekilde bağlayacaktı. Ancak Tiflis'teki hesap Washington'a uymadı. Belki de biraz da neokonların dolduruşuna gelen Şaakaşvili Washington'daki siyasi eğilimin realistler lehine olduğunu hesaplayamadı.
Zira zaten Irak, İran, Afganistan ve Pakistan gibi krizler nedeniyle önünü doğru dürüst göremeyen Washington'da en son arzu edilen şey Rusya ile yeni bir kriz yaşanması. Soli Özel'in dün çok yerinde tespit ettiği gibi Gürcistan'ın bu savaşı başlatarak 1956'da Macaristan'ın düştüğü duruma geldiği söylenebilir. Şaakaşvili'nin Batı'ya güvenerek yaptığı bu hamlede Batı'nın Rusya'ya karşı bir askeri mücadeleye girme ihtimali hiç yok. Bu durumda Washington'da neokonlar bir kez daha hüsrana uğrarken, Gürcistan'ın NATO üyeliği de başka baharlara kalmış gözüküyor.