Bayrampaşa Cezaevi tamamen kapatıldı. Bu hapishanenin, hayatımda önemli bir yeri var. Çünkü, 12 Eylül döneminde, 3 ay burada yattım. Hapçısından katiline, siyasi mahkûmundan Hacı Hüsrev sakinlerine kadar herkesle arkadaş olmuştum. Çingeneler cezaevinin neşesiydi. Bir tencereyi ters çevirip, dümbelek çalar; hiç duymadığım şarkıları söyler,
"mecal" çekerlerdi. Biri ortaya fırlar; eli belinde:
"Bir mecalim var", derdi. Diğeri karşılık verirdi
"Her kime?" -
Beni çekemeyenlere... "Şu duvar yıkıldı / Bu duvar yıkıldı / Beni çekemeyenler / İçine tıkıldı." Hayatınızda böyle bir şarkı sözü duydunuz mu?
"Koca adamın sakalını yoldurdum / Yoldurdum da kıl torbaya doldurdum / Böyle mi olur koca adamın harmanı / Oynaşırken kalmayıverdi dermanı. / Koca adama yatak yaptım nur gibi / Sabahleyin kalktım baktım göl gibi / Böyle mi olur koca adamın cümbüşü / Oynaşırken fırladı gitti ön dişi..." Bu şarkıları dinleyince hepimiz kahkahalar içinde tempo tutup, gülmekten kırılırdık.
Cezaevinde hep kahkaha yoktu. Aslında hüzün baş misafirimizdi. Herkesin geride bıraktığı bir
"sevgilisi", bir
"sevdiği" vardı. Çocuğu, eşi, dostu... Hemen herkes adeta şair kesilmişti:
"Dokunmayın bana gönlüm yaralı / Karanlık hücrede güne hasretim / Düşenin olmuyor gelip soranı / Özgürlüğe giden yola hasretim." 12 Eylül sayesinde hapishane ile tanıştım ve beni cezaevine taşıyan yazılarımdan dolayı bir tek gün bile pişman olmadım. Aksine bambaşka bir dünyayı yakından tanıma fırsatını bulmuştum. Bu vesileyle bütün mahkûmlara
"Allah kurtarsın" diye sesleniyorum.
Yayın tarihi: 26 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/26//haber,9343A3559CBD42489595F1E351C510C1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.