Ergenekon davasında tutuksuz olarak yargılanmak üzere olan gazeteci Güler Kömürcü, çalıştığı gazeteden kovuldu.
Bu gazete,
"bir tek biz kaldık" diye övünen, Ergenekon soruşturmasını izlememiş olmaktan onur duyan bir gazetedir. (
"Asil" bir yol tutturmuşlar, haber atlamaktan korkmamışlar,
"sızdırılan" haberlere iltifat etmemişler ama bir yandan da
"kendi muhabirlerinin kendi çabalarıyla getirdiği" haberlere yer vermişler!
"Geride kalmış gibi göründük" demek asalet,
"biz gazetecilik yapamıyoruz" demek zor.)
Güler Kömürcü, söz konusu soruşturmada gözaltına alınmış, kısa bir süre içeride kalıp çıkmıştı.
O zaman kovmadılar. Şimdi, tutuklu bulunan ve aynı davada yargılanmayı bekleyen bir adamla evlendi. Şimdi kovdular.
Güler'in özelliklerini şimdi mi keşfettiler? Önce niçin sahip çıktılar, şimdi neden silkelediler?
Yoksa,
"kız bizden çıktı, artık kocası var, geçimini o sağlasın" mı demek istiyorlar?
(Hemen belirteyim de pislik atmaya kalkacakların pislik ağızlarında kalsın: Güler Kömürcü'nün yüzünü görmüşlüğüm bile yok, toplam iki kere, yalnızca iki kere telefonda konuşmuşluğum var.)
Kovulma nedeni evlilik midir? Siyasi düşüncesi ve yargılandığı konu ne olursa olsun, bir tutukluyla evlenmek suç mudur? Yoksa
"aynı davada birlikte yargılanmak" yani eylem arkadaşlığı, kader ortaklığı mı kabahattır?
Sonuçta ortada yüz kızartıcı bir durum yoktur,
"koluna hilal içinde gamalı haç dövmesi yaptırmak" gibi çocukça saçmalıklar vardır. Her saçmalık eden işten kovulacaksa Babıali'de gazete çıkarmaya kadro kalmaz.
Kömürcü'ye
"sağcı" ya da
"ulusalcı" olduğu için yol verildiyse, gazetenin birçok yazarı niçin hâlâ orada oturuyor?
Kovuşturmaya uğramak yeterli bir nedense, ocak ayından bugüne kadar yazılarını sürdürmesine niçin göz yumuldu?
Var mıdır 212 sayılı Basın Kanunu'nda, adliyeye yolu düşen elemanı kovmanın yeri?
Kömürcü'nün siyasi fikirlerini beğenmiyorsanız, niçin gazeteye aynı görüşte birtakım psikopatları
"transfer" etmeye çalıştınız?
Yazıları izlenmiyorsa, okunmuyorsa, kendisi işe yaramayan bir elemansa, niçin yıllarca istihdam ettiniz?
Yoksa, yıllardır ısrarla uyguladığınız yayın politikasının, yani hükümete bir dönem şirin görünme, bir dönem posta koyma ve
"vaziyeti böyle böyle idare etme" çabasının ilk aşamasına mı döndünüz? Muayyen zamanınız mı geldi, hükümeti kızdırmama dönemi? (En üst yönetiminize bir hükümet adamının girmiş olmasının bunda payı var mı acaba? Anlayacağınız dilde, yani İngilizce söyleyeyim,
"G-Man" !)
Verebileceğiniz iki türlü yanıt var:
Bir,
"iddianameyi bekledik" gibi, kargaların bile güleceği bir bahane. Öyleyse, sağlam bir gerekçe oluşturacak mahkeme kararını niçin beklemediniz? Ya Güler beraat ederse ne yapacaksınız, başkalarına önerdiğiniz üzere
"utanacak" mısınız?
İki,
"sana ne hemşerim, sen kendi işine bak" tavrı.
Haklısınız. Kendi işime bakayım.
Ama size de iki laf edeyim:
Bir... Çamur atacağınız yayın organlarına geçmeye, hele araya birilerini koymaya, geçemediğiniz zaman da onları
"tu kaka" etmeye çalışmayınız, onursuzluktur. Ulaşamadığı üzüme koruk diyen tilkidir, o da bir masal kahramanıdır alt tarafı.
İki... Sizler için
"güvenilmez" demiştim, haksız mıymışım?
Yayın tarihi: 16 Temmuz 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/16//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.