Bu hafta vizyona giren Hancock'ta Will Smith'in canlandırdığı serseri süper kahraman kötülerle dövüşmüyor, Los Angeles halkı ondan yaka silkiyor..
Hancock'un birtakım kayda değer kötülerle heyecan dolu savaşını izleyeceksek, bu ancak muhtemel bir devam bölümünde olacak. Bizi Los Angeles'ın serseri süper kahramanıyla tanıştıran bu film, kahramanların yalnızlık mecburiyeti üzerine. Yahut Red Kit'in (ve daha nice kovboyun) neden ona şeriflik öneren iyi yürekli kasabalıları, yetmedi güzel kızı geride bırakıp günbatımına karşı tek başına atını sürdüğü üzerine. Hancock'daki durum şöyle özetlenebilir: Kahraman adamın maceradan maceraya koşabilmek, ayrıca ona ihtiyaç duyan kitlelere mal olmaya devam edebilmek için yüreğini katı tutması icap eder. Sevdiğine kavuşursa, yanar, biter. Aksi halde ise cool ama aslen bedbaht hayatına devam edecek ve herhalde "İçiyorsam sebebi var," diyecektir. (Dışı gününü gün eden, içi kan ağlayan bar taburesi romantikleriyle süper kahramanlar arasındaki üç ortak noktayı bulunuz.) Cehennem Silahı'nın Mel Gibson / Martin Riggs'i ve kendisiyle derdi olan diğer 'süper adam'lar gibi, Hancock da çölümsü bir yerde tek başına, köhne bir karavanda yaşıyor. Ayrıca yine dahil olduğu bu kavmin gelenekleri uyarınca, kanun namına bir suçluyu yakalarken diğer taraftan da illa ki kanunları, kuralları bizzat yıkıyor. Kısacası zararlı bir iyi adam ve Will Smith yine 'bad boy'. Ama bu sefer pek mizah anlayışı yok; hakikaten de suratsız bir kişilik. Onunla tam zıt istikamette ise hayatını kurtardığı halkla ilişkilerci Ray (Arrested Development ya da Juno'dan gözünüzün ısıracağı Jason Bateman) var. Ray naif bir adam; biraz tatlı dil, biraz güler yüz, biraz da fedakârlıkla hayatın bayram olabileceği kanaatinde. İşte bu sebeple halkın yaka silktiği alkolik Hancock'u ele alarak, süper kahramanın imajını düzeltmek, (kahramanlık formüllerine birebir uydurmak pahasına) sevilmesini sağlamak gibi bir işe girişiyor. Bu işten hoşlanmayan karısı Mary (Charlize Theron) ile Hancock arasında ise, sanki tuhaf bir bağ, bir mesele bulunmakta... Bundan sonrası, biraz da Tatlı Cadı'nın onca tuhaf gücüne rağmen neden anca dünyanın en sıradan adamıyla mutluluğu yakalayabildiği, iki cambazın ise aynı ipte oynayamacağı hakkında. Haliyle, en karikatürize anlatımla. Smith ve Theron'un oyunculukları da ziyadesiyle abartılı. Smith'in Bad Boys gibi hit'lerinin patlamış mısır / Frigo aldıran hafif tonu aynen yakalanmış. Hancock, görevini tastamam benimsemiş bir 'yazlık gişe filmi' olarak ne hayal kırıklığına uğratmanın ne de hayranlık uyandırmanın yakınında değil. Hancock'u, 'süper kahramanın yalnız kovboy olarak resmi' diye hatırlayabiliriz. Açılış sahnesinde çalan blues / folk şarkısı da bunu en baştan belirtiyor zaten. 'Sebepli içen' kovboya da, atını günbatımına karşı yalnız sürmeye devam etmekten başka bir şey düşmüyor.
Yayın tarihi: 6 Temmuz 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/06/pz/haber,D4EB584EEB1B4BA68848CCA54035B946.html
Tüm hakları saklıdır.