Tırsıyoruz... Biz çocukken böyle değildi. Yaz, denize girmek, güneşte yatmak,
Afacan Beşler,
Gizli Yedililer okumak, karpuz yemek ve bisiklete binmek demekti. İki dev tehlike vardı o yazlarda: Fazla dondurma yemekten bademcik şişmesi ve fazla güneşte kalmaktan cilt yanığı... Neyse ki antibiyotik de vardı, sürmek için yoğurt da... Büyüdük, halt ettik. Gazete okuyup haber seyrediyorsan, bu yaz eğlenip dinlenmeyi unut zaten... Sürekli birilerinin gözaltına alınma haberlerini, başka birilerinin "Bizi, sizi de her an alabilirler, her şey beklenir," tarzı korku ve tedirginlik dolu açıklamaları izliyor. Böyle yaz mı olur? Seyyar mısırcıdan bebek bakıcısına, herkes telefonunun dinlenmesinden korkuyor. Bu esnada ekonomist ve yatırımcılar ekonominin tepetaklak olmasından korkuyorlar.
KARPUZA GELEN YOK! Başka bir grup AKP'nin kapatılmasından korkuyor. Kimisi doların iyice yükselmesinden. Kutuplaşmadan, herkesin birbirine girmesinden... "Tatilde gazete almayacağım,
televizyon seyretmeyeceğim, etliye sütlüye karışmam, param var, siyasi görüşüm yok, ülke umurumda değil, tuzum da kuru," kararı alanlar bile huzursuz. Zira yeşile gönüllerince yayılamıyorlar, Kırım Kongo virüslü keneden korkuyorlar. Ölenler 35 kişiye çıktı, şaka değil. Çocukken yaz aylarında arı sokmasından filan korkardık. Bahçeye, balkona kahvaltı sofrasını kurdun mu, hele reçel de varsa, 10-15 tanesi birden üşüşürdü. Artık arı sokmasından korkmaya gerek yok, çünkü pek arı kalmadı. Bu hızla yok olmaya devam ederlerse bitki döllenmesi biteceği için 25 yıl içinde dünyada hayat kalmaz diye korkuyor bilim adamları. Çevre problemlerinden korkmayanlar, "Plajda kene de yoktur, yatar, her şeyi unutur, keyfime bakar gönlümce bronzlaşırım," diyenler de huzurlu değil. Cilt kanseri yüzde bilmem kaç artmış son yıllarda. Sıkıysa korkmadan bronzlaş! "Zaten çok sıcak, geç yatar geç kalkar, geceleri uzun uzun balkonda oturur, muhabbet ederim," desen, bence elektrik faturasından korkmakta fayda var. Hep birlikte, milletçe tırsıyoruz. Böyle yaz mı olur? Herkesin elinde cep telefonu, tatilde bile gelen mesajları açıp telaş ve merakla okuyoruz. Keşke arkadaşların "Plajda mısınız, geliyoruz,", komşuların "Akşama karpuza bekleriz," mesajları olsa. Heyecanla açılıp okunanlar maalesef güncel haber mesajları. Yukarıda anlattıklarımla ilgili 'iç açıcı' haberler! Ne yazık ki cep telefonlarından da korkmamız gerektiğini öğrendik bu yaz! Cep telefonu kaynaklı radyasyonun, elektromanyetik dalgalar yoluyla yayılıp, başta beyin kanseri olmak üzere bir sürü rahatsızlığa sebep olduğu söyleniyor artık. Özellikle çocukları cep telefonundan ayırmak gerekiyormuş ama erişkinlerin de telefonu günde 10 dakikadan fazla kullanmaması, ve vücutlarından mümkün olduğu kadar uzakta, mesela bulunmadıkları bir odada tutmaları gerekiyormuş. Şimdi başladık cep telefonundan da korkmaya. Dinleniyor diye değil yanlış anlaşılmasın, kanser açısından! Her şekilde cep telefonlarını kapatmak, gazete almamak, televizyonu açmamak, ışıkları söndürmek, güneşe zaten çıkmamak, yeşile asla bulaşmamak, siyaseti haşa konuşmamak, hakkımızda hayırlı olacak bu yaz. Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak daha iyidir! Daha eğlenceli ve endişesiz yazların geçtiği çocukluğumda seyrettiğim Devekuşu Kabare'nin oyunlarından birinde dendiği gibi, "Bu tatil, artık karalarımızı giyer balkonda ağlarız!" Böyle yaz mı olur ya?
Yayın tarihi: 6 Temmuz 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/06/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.