Yazacak çok konu var ama reklam olduğu için yer kısıtlı.
Önce Japon modelini ele alalım.
Türkiye'nin çok partili sisteme geçtiği dönemden bu yana yapılan seçimlere ilişkin bir çalışma var.
Bilgi Üniversitesi halkın oy verme eğilimlerini inceliyor.
Bu araştırmanın ortaya koyduğu aslında hepimizin de bildiği bir gerçek var, Türkiye'nin orta bölgesi sürekli muhafazakar partilere oy veriyor.
Bu bölgeden muhafazakar partilere çıkan oy oranı da yüzde 60'lar civarında.
Son seçimde buna Güneydoğu oyları da eklenince Türkiye genelinde ortalama oy yüzde 47'ye ulaştı.
Araştırma, muhafazakârların Ege, Trakya, Akdeniz gibi bölgelerde ancak savunma pozisyonunda olduğunu, iç bölgelerde ise müthiş güçlü bir durumu olduğunu gösteriyor. Siz şimdi istediğiniz manevrayı yapın, ister Japonya modeli deyin, ister Şener'i, ister Derviş'i ortaya çıkarın, bu bölgenin desteğini alamadığınız sürece güçlü bir yeni oluşum yaratmanız mümkün değil.
Derneğinizin adı ne kadar güçlü olursa olsun, üyeleriniz ne kadar varlıklı olursa olsun, fark etmez.
Üstelik bu hareketinizi bir muhafazakar ve Kürt kökenli iki partinin kapatılması tezi üzerine kurarsanız, şansınız sıfıra yakın bir noktaya gelir.
O yüzden görmeniz gere ken bir gerçek var,
Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Türkiye'nin siyasi tercihlerini bugünden yarına değiştirmez. Üstüne üstlük sizin halka yanlış bilgi vermeniz, bu algıyı daha da güçlendirir.
Siz ismini açıklamaktan imtina ettiğiniz, "Avrupa'nın güçlü şahsiyetleri" ile görüşebilirsiniz.
Ama Avrupa Parlamentosu Başkanı ile Avrupa Konseyi Başkanı çıkıp isimlerini gizlemeden, "AK Parti kapatılırsa müzakereler askıya alınır" deyiverir ve siz "Bu gerçeği nasıl gizleyeceğiz" derdine düşersiniz.
Evet, Türkiye'de bir "akıl tutulması" var.Ancak bunun sadece siyasete özgü bir gerçeklik olduğunu iddia edemeyiz. Aynı akıl tutulması Türkiye'ye yön vermek isteyenlerde de var.
Biz beğensek de beğenmesek de, demokrasi olduğu sürece, halk tercihini kullanacak.
Son 60 yıllık deneyimimiz de halkın genelde bu tercihi kendine yakın hissettiği partilerden yana kullandığını gösteriyor.
Ben de kişisel olarak iktidarda AB'den yana, devletle mesafeli bir sosyal demokrat iktidarı tercih ederim. Türkiye'nin gerçek alternatifinin bu olması gerektiğine inanırım.
Ancak benim isteklerimle gerçeklik örtüşmezse, oyunun kurallarını zorlamak yönüne gitmeyi tercih etmem veya bunu isteyenlere destek olmam.
Oynanan oyunun adı demokrasi ise, halkın tercihlerine saygı göstermek gerekir.Yok siz "Öyle olmaz" diyorsanız, o zaman halkı toptan yenilemeniz gerekebilir.
Yayın tarihi: 21 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/21//haber,4809D5D2447E4CA8BB5DD83A5B1C378E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.