Euro 2008 finallerinde Millilerimiz'in müthiş başarısı -
dün de belirttiğimiz gibi- Avrupa'da Türkiye'yle ilgili önyargıların sorgulanmaya başlamasını sağladı. Zaferlerimizin bir yansıması daha oldu: Avrupalılar tarihlerini hatırladılar. Haydi adını koyalım; Osmanlı travmaları biraz depreşti.
(İtiraf edelim; medyamız ve kamuoyumuzla biz de Millilerimiz'in finale doğru yürüyüşünü "Üçüncü Viyana Seferi" olarak gördük. Teknik direktörün adı Fatih, lakabı İmparator olursa ve çeyrek final zaferi Viyana'da kazanılırsa, başka çağrışım yapması mümkün mü?)
Bu travma Avrupalılar'ın bazılarında gülüp geçilecek sevimli esprilerle kendini gösterdi. Fransızlar'ın TF1'inde, yani birinci televizyon kanalında olduğu gibi. Kanalın
futbol yorumcusu Christian Jeanpierre, Türkiye-Almanya yarı final maçında, 90 dakika boyunca Millilerimiz'den "Osmanlılar" diye söz etti. "Osmanlı defansı" aşağı, "Osmanlı santrforu" veya "Osmanlı kalecisi" yukarı!
Ancak daha ciddi ve tehlikeli örnekler de ortaya çıktı. Türkiye-Hırvatistan çeyrek final maçında Bosna-Hersek'te yaşananlar gibi.
Bosna-Hersek, biliyorsunuz, Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar'dan kurulu bir federasyon. Kimilerine göre, bu üç halk birbirlerine her an kopmaya hazır pamuk ipliğiyle bağlı.
İşte
20 Haziran'da Viyana'da oynanan Türkiye-Hırvatistan maçında Boşnaklar ile Hırvatlar arasındaki bağlar neredeyse kopma noktasına vardı. Bosnalı Hırvatlar o maçta -doğal olarak- Hırvatistan'ı tuttular. Boşnaklar ise tarihi ve dini nedenlerleTürkiye'yi.
Maçtan iki gün önce başlayan gerilimin çatışmaya yol açmaması için, iki toplumun iç içe yaşadığı yerlerde (Mostar, Kiseljak, Stolac, Vakuf, Prozor-Rama, Vitez gibi) olağanüstü önlemler alındı, ülkenin diğer bölgelerindeki güvenlik güçleri buralara kaydırıldı.
Ama bu bile yeterli olmadı. Maçtan sonra Mostar'da ve Stolac, Vitez, Capljina gibi Hırvatlar'ın çoğunlukta oldukları kentlerde çıkan olaylarda 16'sı polis 20 kişi yaralandı, 50'yi aşkın kişi tutuklandı.
İki sefer arasındaki fark O kadarla da kalmadı. İki toplum arasındaki ayrışmayı derinleştirecek tarih tartışmaları patlak verdi:
Boşnaklar, Birinci Viyana Seferi'ne sarıldılar. 1529'da Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusunun o kuşatması, yaklaşık 10 yıllık süren fetihlerin son durağıydı : 1521'de Belgrad alınmış, 1526'da Mohaç savaşıyla Buda ve Macaristan'ın büyük bölümü ele geçirilmiş, 1527'de Bosna, Hırvatistan, Slovenya ve Dalmaçya da Osmanlı topraklarına katılmıştı.
Hırvatlar ise İkinci Viyana Seferi'yle karşılık verdiler: 1683'teki o kuşatma ise Osmanlı'nın gerileme sürecinin ilk durağı, hatta tetikleyicisi olmuştu. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun 12 Eylül 1683'te Kahlenberg tepesindeki kader savaşını yitirip geri çekilmesi, ardından Hırvatistan ve Slovenya'nın terk edilmesine yol açmış, 1699'daki Karlofça Antlaşması'yla Macaristan, Erdel Beyliği, Ukrayna, Podolya, Mora, Dalmaçya elden çıkmıştı.
Eski, 500 yıllık yaraların açılması için bir maçın bile yeterli olması, aslında Orta Avrupa'da ve Balkanlar'da hâlâ Osmanlı'nın hayaletinin dolaştığını gösteriyor. 25 Haziran gecesi Basel'de Almanya'yı yenip final maçı için Viyana'ya, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın felaketi olan Kahlenberg tepesine bir taş atımı uzaklıktaki Ernst Happel Stadı'na dönseydik, o hayalet kim bilir daha nereleri ziyaret edecek, kimlerin uykularını kaçıracaktı.
Neyse... Yarınki final için Viyana'ya gidecek olan Avrupalılar, Cafe Demel'de, Cafe Central'da veya Cafe Landtmann'da kendilerine İkinci Sefer'den Avrupalılar'a armağan olarak kalankahve eşliğinde ay çöreği ziyafeti çekebilirler. Korkmadan. Üçüncü Viyana Seferi de yarım kaldı!
Oysa ne güzel başlamıştı; "Bir yaz günü geçmiştik Tuna'dan kafilelerle" ve "Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yenmiştik..."
Dördüncüye kısmet!
Yayın tarihi: 28 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/28//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.