EURO 2008'de inanılmaz maçlar sonunda dünya gündeminde baş sırayı alan Milli Takımımız, yarı finalde Almanya karşısındaki futboluyla da bütün gönülleri fethetti ve şampiyonaya ayrı bir renk kattı. Tabii ki çok iyi oynayarak kaybettiğimiz yarı final maçından sonra çok üzüldük. Ama yapacak bir şey yok. Bizlere bu büyük heyecanı yaşatan Fatih Terim'i, yardımcılarını ve tüm futbolcularımızı canı gönülden kutluyorum. Almanya'yı senelerdir takip ederim. En kötü dönemlerinde bile bir bakarsınız final oynamışlardır.
Ama kendimi bildim bileli Almanya'yı bizim maç hariç 10 dakika dahi oyuna hükmedemediği başka bir karşılaşma hatırlamıyorum. ALMANYA'YI OYNATMADIK Milli Takımımız'ın Almanya maçında rekor eksiklere rağmen sahaya çıkan takım tertibi kolektif futbolu oynamaya yatkın bir kadroydu.
Mehmet Topal'ın orta saha oyuncusu olmasından dolayı top kullanabilme özelliği stoper görevinde hazırlık pası yapmamıza ve oyunu geriden iyi başlatmamıza olanak sağladı. Orta sahanın ortasında Ayhan pres özelliği ve akıllı top kullanma becerisiyle, Aurelio ile birlikte olgun bir ikili oluşturdular. İleride Semih de rakip kaleye sırtı dönük oynamasını bildiğinden, Hamit'in de katkılarıyla topa sahip olan bir takım oluştu.
Futbolcularımızın yüksek motivasyonu Fatih Terim'in kenardan müthiş sinerjisiyle birleşince rakibi oynatmayan ve kendi oynayan bir takım sahaya yansıdı. Hem de Almanya gibi güçlü bir rakip önünde. Ama ne yazık ki bu defa son dakikada kaybettik.
KOLAY GOL YİYORUZ Her zaman vurguladığım bir konu var.
Bizim en büyük rahatsızlığımız kolay gol yemek. Kalemize 5 defa gelen Almanya 3 defa gol attı. Bir örnek verelim. Şampiyonanın en iyi takımlarının başında İspanya geliyor. Hücum güçleri de çok kuvvetli. Ama formsuz ve hücum gücü yetersiz İtalya 120 dakikada İspanya'ya 1 net gol şansı verdi. Aslında yarı finalde Almanya'dan başka bir takım olsa biz o futbolu sergilesek ve son dakikada skora denge getirsek kesinlikle kaybetmezdik. Ama Almanlar çok profesyonel ve soğukkanlı. Ayrıca hiç demoralize olmuyorlar. Bu özellikler artık onların klasikleri. Lahm defans bloğunun solunda çok önemli bir kenar adamı. Hem defansif yönü iyi hem de ofansif.
SabriKazım ikilisinin karşısında futbol hayatının en zor anlarını yaşadı. Rekor sayıda çalımlar yedi. Hakemin vermediği sarı kartlık fauller yaptı. En sonunda Sabri'den yediği moral bozucu çalımla Semih beraberlik golünü attı. Lahm'dan başka her futbolcu bu durumda çökerdi. Ama Lahm gitti 90 dakikada takımını finale götüren golü attı.
İŞTE SEMİH BU Semih'in çok yönlü bir santrfor olduğunun farkına varamayanlar ve onu bir türlü Fenerbahçe ve Milli Takım'a layık görmeyenler, artık gerçekle yüzleşmişlerdir. Semih çok önemli bir golcü olmasının yanı sıra sistemin işlemesini sağlayan önemli bir nokta santrfordur. Almanya karşısında iki güçlü stoperle boğuştu. Defalarca top kazanıp atakların olgunlaşmasını sağladı. Baskı uyguladı. O kadar yorgunluğun üstüne ön direkte iğne deliğinden klas bir gol attı. 3 golü de çok kritik anlarda attı. Ayrıca hiç hayatında penaltı atmamasına rağmen Hırvatistan'a bir de penaltı golü attı. Yaptığımız 5 maçın toplam süre olarak yarısında görev aldığı halde, finale kalabilsek belki de gol kralı olacaktı. Almanya maçındaki futbol ve kenardan seyrettiğim Fatih Terim sinerjisi bizim her zaman arzu ettiğimiz bir tabloydu. Çünkü bu tip bütünleşme birçok eksiği bulunan futbolumuzun en önemli gücüdür.
Bu havayı yakalamışken Fatih Terim'in Milli Takım'da devam etmesi gerekir. Hedefler bitmez şimdi hedef önce 2010 Dünya Kupası'ndaen iyisini yapmaktır. Fatih Hoca'ya diyorum ki bu güzel düzen bozulmasın; aynı hırsla ve inançla devam etsin. Çıtayı düşürmeyip daha yükseklere taşıyalım.
Yayın tarihi: 28 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/28//haber,F3313C686D9C4D95ACB53FCC0E3CB9A3.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.