kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Haziran 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Dolar milyonerimiz var da dünya liginde şirket niye yok?

Merrill Lynch ve Capgemini tarafından yayımlanan Dünya Varlık Raporu'nun 12'ncisi dün İstanbul'da açıklandı. 2007 yılında dolar milyoneri sayısı dünyada yüzde 6 artarak 10.1 milyona çıktı. Bu kişilerin varlık toplamı da yüzde 9.4 artışla 40.7 trilyon dolara ulaştı.

- Servet yapmada başarılıyız- Buna karşılık aynı araştırmada Türkiye'nin dolar milyonerlerinin dünyadan daha hızlı arttığı ortaya çıktı. Türkiye'deki dolar milyoneri sayısı 2007'de yüzde 17.5 artarak 42 binden 50 bine yükseldi. Geçen yıl 8 bin kişi daha milyonerler arasına katıldı.
Yani dolar milyoneri yetiştirmede Türkiye dünyanın önüne geçmiş durumda. En azından artış hızında dünya ortalamasını ikiye katlamış . Araştırma böyle diyor. Servetleri ve özellikle yüksek düzeyli servetleri artırmada herhalde sorun yok. Türkiye kişilerin servetini artırmada başarılı da, her nedense sermaye artışında ve toplam tasarruf artışında başarısız. Ortada çelişkili bir durum var.

- Tasarruf açığımız var- Ülkenin toplam tasarruflarının düşüklüğüne geçen hafta TÜSİAD'ın konuğu olarak Türkiye'ye gelen UNDP Başkanı Kemal Derviş de işaret etmişti. Derviş, "Genel tasarruf oranının yüzde 25'ler düzeyine yükseltilerek milli gelirin yüzde 30'u kadar yeni yatırım yapılmaması halinde Türkiye'nin yüksek büyüme oranlarını yakalayamacağını, yüksek işsizlik sorununu da çözemeyeceğini" söyledi. Yüzde 25 tasarrufun üzerine yüzde 5 de dışarıdan gelecek tasarrufların ekleneceği, yani bu kadar cari açık verileceği varsayımıyla iç tasarruf oranının yüzde 17'den 8 puan artarak yüzde 25'e yükselmesi gerektiğini savunuyor Derviş. Böyle bir tasarruf artışı zor ama dünyada genel tasarruf düzeyinin de ortalama yüzde 23 olduğu bir gerçek.

- Kâr ve gelir düşük- Tasarruf da kolay değil. Belli alışkanlıklar var. Türkiye'de tüketim yüksek. Çünkü ailelerin gelirleri içinde zorunlu harcamaların payı yüksek. Gıda ve barınma gibi. Ya da bazı hane halkının geliri düşük veya yok. Tasarruf yapılabilmesi için öncelikle bir gelirin olması gerekiyor. Gelir de, ücret, maaş, kira ve kârlardan oluşacak. Ücret ve maaşlarda krizlerdeki reel kayıpların ardından kısmen bir toparlanma yaşandı ama son yıllarda reel bir artış yok. İşsizlik yaygın. İşsiz olanların gelirleri yok. Çalışanların bir kısmının ücreti çok düşük. Tasarruf edemiyor. Son yıllarda bankalar ve hizmet sektöründe kârlılık var ancak sanayide pek yok. İhracata çalışan veya döviz kazanıcı sektörler düşük kurun baskısını yaşıyor. Rekabet güçlerini devam ettirmek için kârlarından ödün veriyor. Kâr yaratması sınırlı kalan sanayinin tasarruf etmesi ve bunu yatırıma yöneltmesi de sınırlanıyor.

- Eksiklik ortam ve sistemde- Sermaye birikimi zayıf, toplam tasarrufları düşük ama bir kesimin servet edinmesi gayet yüksek. Dünya ortalamasını tam ikiye katlamışız. Dolar milyoneri yaratmada dünya liglerine çıkmaya adayız. Servet yaratmada öndeyiz de, sermaye biriktirmede sınıfta kaldığımız kesin. Yoksa böylesi yüksek cari açıklar oluşur ve bu kadar sermaye eksikliği yaşanır mıydı? Bu durum, hem kayıtdışılığın bir göstergesi hem de finansal piyasalarda elde edilen kazançların reel kesimden daha yüksek olduğunun bir işareti olabilir. Kurumsal sermayenin kazancı olan kârların artmayıp buna karşılık kişilerin kârı olan servetlerin buyümesinin bilmem başka bir açıklaması var mı? Kayıtdışılık bu kadar yaygın, kayıt içi çalışma, iş ve yatırım yapma ortamı bu kadar zor olursa, dolar milyonerleri yaratılsa da, dünya liginde oynayacak şirketler yaratılamıyor. Servetleri sermayeye dönüştürecek mülkiyet ve güven ortamı ile piyasa mekanizmaları yok.

- Sonuç- "Sermayesiz zindan açılır, dükkân açılmaz." Türk Atasözü