Anayasa Mahkemesi aldığı veya alacağı kararlarla ilgili tartışmalardan rahatsızlığını dün bir bildiriyle ortaya koydu.
Daha önce de Yargıtay benzer bir tavır ortaya koymuş ve kapatma davasıyla ilgili sert bir açıklama yapmıştı.
Şimdi ülkede cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili hukuki geçerliliği çok tartışmalı bir karara imza atmış bir heyet var.
Bu heyetin türban yasasıyla ilgili olarak aldığı kararın Anayasa'ya uygunluğu da su götürür.Ayrıca önünde Türkiye'nin yakın geleceğini çok etkileyecek iki kapatma davası var. Verecekleri karar, Türkiye'nin siyasi istikrarına, ekonomisine, Güneydoğu sorununun geleceğine damgasını vuracak.
Bu nedenle vermiş ve verecek oldukları kararların gündemde olması, tartışılması, sorgulanması kaçınılmaz.
Çünkü kendileri istemese de siyasetin göbeğine çekilmiş durumdalar ve herkes siyasi pozisyonuna göre gelişmeleri değerlendirmekte özgür elbette.
Ayrıca kimi üyelerinin bulunduğu makama tam uymayan davranış ve açıklamaları ve ilişkileri de bu tartışmayı alevlendirdi.
Tıpkı yabancılara mülk satışında olduğu gibi mahkemenin kararları zorunlu olarak ideolojik ton taşıyor.
Özetle, Anayasa Mahkemesi istese de, istemese de bu dönem tartışmaların odağında olacak.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Mahkeme'yi bir düşman gibi göstermemek olmalı.
Türkiye'nin bir ordusu olduğu gibi, bir Anayasa Mahkemesi var.
Tartışmalar, bu heyeti toptan aşağılama, kararları yok sayma değil, onlara ufuk açma, her kararlarının tarih önünde bir sorumluluk taşıdığını anlatma yönünde olmalı.
Anayasa Mahkemesi türban yasağıyla ilgili kararının gerekçesini de bir an önce açıklamalı, açıklamalı ki, bu değişikliğin rejim açısından ne gibi sıkıntılar taşıdığına inandığını göstermeli, tartışmalar bu gerekçe üzerinden yürütülmeli. Anayasa Mahkemesi'ni tartışırken gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek var.
Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay, önceki gün Andrew Arato ile bir röportaj yaptı.
Hasan Bülent Kahraman bu röportajın önemine dün köşesinde dikkat çekti.
Türkiye'de demokratik sistemin ayakta kalmasından yana tavır alan, saygın hukukçu, mahkemenin kararıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Teknik olarak yanlış bir kararla da olsa yetki alanlarını tamamen demokrasi adına genişletmiş olabilirler. Mahkeme semi (yarı)otoriter, semidemokratik olmak yerine şimdi diyorsa ki, 'Ben artık otoriter tarafımı bir yana bırakıyorum, anayasal tarafımı öne çıkarıyorum', bu tüm sisteme oksijen verir ve Türk demokrasisini yukarı çıkarır."
Yani AKP'yi kapatmaz ve sistem yoluna devam eder.
Anayasa Mahkemesi demokrasi sınavında. Bu gerçeği görmeli ve vereceği kararın bu ışık altında tartışıldığını ve tartışılmaya devam edeceğini kabullenmeli.
Sonuç itibariyle Türkiye hala demokratik bir ülke ve pek çok ülkenin yaşatmakta güçlük çektiği bu sistemi onca sancıya rağmen ayakta tutmayı başarmış.
Mahkeme kapatma kararı verirse, mevcut tablonun çok fazla değişmeyeceğini de görürse, daha sağlıklı bir sonuca varabilir.
Onun için Anayasa Mahkemesi üyelerinin tartışmalardan rahatsızlık duymak yerine demokrasinin geleceği üzerine kendi aralarında tartışmaları daha yararlı olabilir.
Yayın tarihi: 14 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/14//haber,F669A0159E974297AE5253CC92A84437.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.