kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Minik balığın kılçıkları

4.2 milyonluk İrlanda, AB nüfusunun (495 milyon) sadece yüzde 0.84'ünü oluşturuyor.
4.2 milyon nüfusun 3 milyon kadarı seçmen kütüğüne kayıtlı. Bu da AB nüfusunun yüzde 0.66'sı ediyor.
AB Anayasası işlevini görecek Lizbon Antlaşması referandumu için 3 milyon seçmenin yüzde 53'ü (1.6 milyon kişi) dün sandık başına gitti. Yani AB nüfusunun yüzde 0.28'i.
1.6 milyon seçmenin yüzde 54 kadarı (862 bin kişi), AB nüfusunun yüzde 0.13'ü referandum pusulasında İrlandaca "Nil", İngilizce "No" yazılı haneye mühürü bastı. (Öbür hanede "Ta" ve "Yes" yazıyordu.)
Ve Lizbon Antlaşması reddedildi! 862 bin kişi 495 milyon için oluşturulan yeni Avrupa düzenini dinamitledi! Mini minnacık balığın kılçıkları, köpek balıklarının boğazlarında kaldı!
Hepsi bu değil; tescilli Türk düşmanı Patrik Deveciyan'ın çabalarıyla AB nüfusunun yüzde 5'inden fazla nüfusa sahip ülkelerin -sadece Türkiye'nin-üyeliğini referandum koşuluna bağlayan (Senato'nun akil adamlarının tepkisiyle şimdilik askıya alındı) Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ay başında büyük bir tantanayla üstlenmeye hazırlandığı AB Dönem Başkanlığı, AB nüfusunun yüzde 0.12'sinin tercihiyle "Kriz süreci"ne dönüştü. Eeee, Allah'ın sopası yok!
İrlandalılar'ın tercihinin AB'de yaratacağı depremi daha iyi anlatabilmek için biraz geriye gitmemiz gerekiyor.
Avrupa Konvansiyonu'nca (Türkiye'den de temsilciler vardı) hazırlanan Avrupa İçin Kurucu Anayasa, 2005'te Fransa ve Hollanda'daki reformlarda reddedilince, AB yaklaşık 3 yıl kilitlendi. Sonunda Fransa ve Almanya'nın öncülüğüyle, Avrupa Anayasası'nın sadeleştirilmiş bir versiyonu benimsendi. Bu metin 13 Aralık 2007'deki Lizbon zirvesinde kabul edildi. O nedenle de Lizbon Antlaşması olarak anıldı.
Sütten ağzı yanan Avrupalı liderler yoğurdu üfleyerek yemeye karar verdiler: "Halklar AB'yi anlamıyor. Onlara sormaya gerek yok! Parlamentolardan hızla geçirip bitirelim!"
Öyle de yaptılar. Bugüne kadar 27 üyeden 18'inin parlamentosunda onaylandı. 18 ülkenin pek çoğunda halkın, sivil toplumun referandum çağrılarına kulak asmadan. Yaşasın demokrasi!

Her şeyi değiştiren slogan
Ancak İrlanda Anayasası referandum zorunluluğu getiriyordu. Çünkü Lizbon Antlaşması egemenlik devri öngörüyordu.
Kampanya başladığında "Riskli bir sonuç" kimsenin aklından geçmedi: Tüm siyasi partiler (166 üyeli parlamentoda sadece 4 temsilciye sahip Sinn Fein hariç), güçlü işveren ve çiftçi örgütleri, sendikacılar "Evet" için saf tuttular. Ayrıca AB yoğun baskı uyguladı. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner gibi "Nankörlük yapmayın" imasında bulunacak kadar ileri gidenler bile oldu. (İrlanda, 1973'te AB'ye girdiğinde Avrupa'nın en yoksul ülkesiydi. Bugün kişi başına düşen 36.500 dolar milli gelirle, Lüksemburg'dan sonra en zengin üye!)
Ama İrlandalılar'ın bazı kaygıları ve Lizbon Anlaşması'nda yanıt bulamadıkları soruları vardı: "Bu metni kabul edersek Brüksel'deki bürokratlar her işimize burunlarını sokacaklar mı?"
Sonra Declan Ganley adında bir işadamı çıktı ve bir slogan ortaya attı: "Anlamıyorsanız, hayır deyin!" Ve bir anda ırmağın akışı değişti.
Şimdi kıyamet kopuyor. Hem Brüksel'de, hem tüm AB başkentlerinde.
Brüksel'deki bürokratlar ve başta Sarkozy olmak üzere AB'nin iri balıkları İrlanda'ya esaslı bir ders vermenin zamanı geldiğini söylüyor, "Kırk katır mı istersin, kırk satır mı" misali yaptırım seçenekleri hazırlıyorlar.
Dublin'deki politikacılar ise Avrupalılar'ı "Merak etmeyin, referandumun sonucunu geçersiz kılacak bir formül bulacağız" diye yatıştırmaya çalışıyorlar.
İyi ama hani Kopenhag kriterleri demokrasiden, hukukun üstünlüğünden söz ediyordu? Hani hem kadük Avrupa Anayasası, hem de Lizbon Antlaşması'nda Yunanlı düşünür Thucydide'in o ünlü sözüne yer veriliyordu: "Anayasamıza demokrasi adı verilir; çünkü iktidar azınlığın değil, çoğunluğun elindedir."
İrlanda krizini izlemeye devam edeceğiz. Çünkü AB yol ağzına geldi. Ve AB ile birlikte Türkiye de.