kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ENGİN ARDIÇ

Adam kendisi söylüyor

İşte adam kendi ağzıyla söylüyor: "Türk askeri 1974'te müdahaleyi yaptıktan sonra bir anlaşma yaparak geri çekilseydi, Kıbrıs sorunu çözülmüş olurdu!" ...
Adam dediğim, KKTC Cumhurbaşkanı... Mehmet Ali Talat yani...
Oraya "sömürgemiz" gözüyle bakıyoruz ya, ben de laubali olma hakkını gördüm kendimde. "Ekselansları" falan ayağı koşmadım.
Yani, Lefkoşa valisi gibi bir şey ha!
Fakat gördünüz, bunlar bizi istemiyorlar.
Oraya sömürge gözüyle baktığımız için, bütün bütüne haksız da sayılmazlar.
Ben de aynı şeyi söyledim, yemediğim küfür kalmadı: Durduğumuz yerde durmayacak, ilerlediğimiz zaman da ilerlemeyecektik, "işi bağlayıp" vakitlice geri dönecektik.
Ancak ne "Sayın Ecevit" te vardı bu feraset, ne de bürokraside...
Biz bunu söyleyince de çoluk çocuk "Ecevit'in aziz hatırasına saygısızlık ettik" falan diye bize veryansın ediyor!
Çözümsüzlüğe oynadık, yaptığımız "fütuhatı" dünyaya kabul ettirmek istedik (bu bir devekuşu politikasıydı), bu fikri hiç kimseye satamadık, iyi kötü otuz dört yıl böyle idare ettik meseleyi...
Bizim Osmanlı kökenli "aldık" refleksimiz, yabancıların gene Osmanlı korkusuna dayanan "geliyorlar" refleksiyle örtüştü ya da çakıştı, artık hangisini derseniz...
Lakin, Rumlar'ın da çözümsüzlüğe oynadıklarını unutmayalım, yalnız kendi yöneticilerimizi suçlamayalım.
Ama artık onlar da söktüremeyeceklerini, bizi kovamayacaklarını, hele hele eskiye hiç dönemeyeceklerini anladılar.
Şimdi, Denktaş, Klerides, Papadopulos gibi "şahinlerin" ortalıktan çekilmesinden sonra Talat ile Hristofyas gibi "güvercinlerin" vardıkları nokta şu: İki bölgeli Kıbrıs Birleşik Federal Cumhuriyeti!
En güzel çözüm. Aslında iki taraf da keçi gibi inatlaşmasaydı, 1974 yılında da en güzel çözüm buydu.
Böylece "Güney Kıbrıs'ı tanımak ya da tanımamak" ikileminden de kurtulmuş oluruz, önemli bir dönemeç dönülür, rahatlarız!
İstediğimiz bu değil miydi? Soydaşlarımızın güvenceye kavuşmaları, falan? Hayır, değildi! Gizli isteğimiz, oraya girmişken bir daha asla çıkmamaktı!
Fakat alem kör, herkes sersem olmadığı için bu niyet kabak gibi sırıttı! Yutturamadık.
Şimdi Ankara "derinleri" gerçek çözüme izin verecekler midir? Hiç sanmıyorum.
Annan Planı'na sıcak bakınca bile hemen bazı akıllara Sarıkız, Karakız, Ayışığı, Günışığı falan geliveriyor bu ülkede...
Çözüme ulaşmak isteyen hemen "veriyor, satıyor" suçlamasıyla sanal ipe çekiliyor.
AKP'yi kapatmak da, Kıbrıs'ta çözümü gene ortadan kaldırmakla, "şu Talat Efendi'ye de haddini bildirmekle" eşanlamlı olacak. Adam kendini gerçekten bağımsız bir ülkenin cumhurbaşkanı falan sanmaya başladı(!)... Sınırlı Sorumlu Yapı Kooperatifi gibi, sınırlı yetkili göstermelik lider olduğunu unuttu(!)...
Bir taşla bakınız kaç kuş vurulacak: Hem çözümsüzlük sürdürülecek, hem Avrupa Birliği kapısı sıkıca kapatılacak!
Bürokrasi pek mutlu olacak.
Öyle ya, amaç kuş vurmak olduktan sonra... Kuşu rahat bırakalım da şakısın diyen yok!