Hafif Müzik bu hafta Cenevre'den bildiriyor. İsviçre dört yanı dağlarla çevrili, gölleri ve H&M mağazaları olan, nüfusunun yüzde 20'si Türk gazetecilerden mürekkep minik ve sevimli bir ülke. Muhtelif basın kafileleri arasında tek müzik yazarı olarak, devre arasında çalan AC/DC'nin
You Shook Me All Night Long'u dışında bu hikâyede müzik sadece iPod'umun kulaklığında. Bir de iki gün boyunca duyduğum iç bayan tezahüratlar var. Melodiler ve müzikalite berbat. Ama şunu kabul etmem lazım; Türk popüler müziğinin tersine tezahüratlarda sözler çok iyi. Hayatın içinden, yaşanmışlıklardan ve umutlardan söz ediliyor genellikle. "Bir sevgilim olsa, Portekizli olsa, bir k.ysam akıllansa," mesela. Yazar burada ne demek istemiş, onu siz bulursunuz. "Toplumu anlamanın yolu şarkıları anlamaktan geçer," diye kim dediyse doğru demiş. Onun dışında "Kırmızı, beyaz en büyük Türkiye," artık geleneksel tamam, ama gönül yeni sloganlar arıyor. Tribünspor zayıftı. Biz milliyetçi ülkeyiz hesapta ama birlik beraberlikten eser yoktu. Bırakın seyircileri, bana göre (en sevdiğim yorumcu cümlesi) sahadaki topçular bile (iyice havaya girdim) takım formalarını çıkarmadan gelmişler. Bir karış suratlar, bir sinir, bir depresyon. İşte bizim sorunumuz: Kimse eğlenmiyor, yaptığı şeyin tadını çıkarmıyor ve hakkını vermiyor.
Bugünkü Tüm Yazıları
Milli Takım'a yeni tezahüratlar lazım
Yayın tarihi: 13 Haziran 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/13/cm/haber,A8D18FDF83714F0AB8ACFB0A33006B9C.html
Tüm hakları saklıdır.