Sabah hava alanına gitmek için taksiye bindik Nebil'le.. Şoför sohbeti açtı.. "Van'ı nasıl buldunuz.."
"Çok sevdim" dedim ben..
"Kaç gündür buradasınız" dedi..
"Bir gün" dedim..
"Bir günde Van görülür, sevilir mi" dedi..
Üniversiteyi, Kaleyi, Çaldıran'ı, Bendi mahi şelalelerini, müzeyi, Akdamar Adası'nı, harika kahvaltımızı, enfes Van mutfağını, emsalsiz savat işlemelerini anlattım bir çırpıda..
"Bunların hepsini bir günde mi yaptınız" dedi, inanmayarak..
Valla ben de inanmadım ama, yaptık işte.. Bir günde yaptıklarımızı size günlerdir anlatıyorum, hâlâ da ne eksikler var, yaşadıklarımızdan.. Hissettiklerimizden..
Sırası gelir, yeri düşer lafı gene Van'a getiririm biliyorum.. Bugünlük, Van dizimizi bağlayalım artık.. Sevgiyle, coşkuyla, neşeyle ve özlemle bir daha, tekrar geleceğimi söyleyerek..
Ülkemin güzelliği, Doğu'nun incisi Van.. Sana geri dönmek için keşke 60 yıl beklemeseydim.. Van Kalesi'nin eteklerinde akşamüzeri.. İstanbul'dan beri uçmuşuz. Üniversitede gençlerle dünya doyulmazı bir sohbet yapmışız.. Yola düşüp Van Kalesi'ne gelmişiz.. Gençler "Güneşin batışı Kale'de muhteşem olur" dediler de..
Midemiz de hafiften kazınıyor..,
"Van mutfağından şeyler var sadece" dedi, garson.. Körün istediği bir göz..
"Aman getir" dedik..
Üç kap geldi..
En baştaki Kürt Köftesiymiş.. Kürt Mantısı daha doğru gibi geldi bana.. Bulgur Köftesi düşünün mantı hamuru yerine.. Müthiş bir lezzet..
İkincisinin adını sorunca alındım biraz.. Keledoş.. Buğday, mercimek, nohut ve et var içinde.. Hayır sadece keller için değil.
Ayran Aşı favorim oldu orda.. Bir tür çorba.. Ama ne çorba.. Dünyanın başka yerinde bulamazsınız.. Çünkü tıpkı o emsalsiz Van peyniri gibi, onun da ruhu Van'a özel çeşit çeşit otlarda.. Hani o ilkbaharın ilk kızgın güneşiyle aylardan beri yığılı duran karlar erir, bir sabah kalkarsınız ki Van ovası yemyeşil.. Daha rüzgâr esmeden, üzerlerine toz düşmeden Van kadınları yayılır ovaya ve otları toplamaya başlarlar.. İşte bu otlar işin sırrı..
Ama Ayran Aşı'nın da Van peynirinin de en güzelini Hikmet Deniz ikram etti bize..
Hikmet Bey, bizi Akdamar Adası'na götürüp getiren gemiyi işletiyor. Göl kenarında da bir güzel tesisi var.. Grand Deniz Tesisleri..
Ada dönüşü bizi yemekte de ağırladı gece.. Ayran Aşı'nı orda nasıl yuttum, anlatamam.. Ve de Van Peyniri'ni tabii.. Bu Van otları mucize..
Gecenin sürprizi ana yemek oldu.. Kürt Tavası.. Üst üste iki yayvan güveç. Alttaki boş, ama fırından yeni çıkmış. Cazzzz.. İşi üsttekini sıcak tutmak, yemek boyu..
İçinde et, ot karışımı bizim Kilis Tava'yı andıran bir yemek.. Ekmeklerle daldık içine suyuna banarak, eti üzerine alarak.. Yedik, yedik, yedik.. Iksırınca, tıksırınca, çatlayınca, patlayıncaya kadar yedik, Tevfik Fikret'e selam sarkıtarak..
("Bağlayalım" dedim ama bağlayamadım. Öyle güzel ki Van'da yaşadıklarım kısa kesemiyorum. Yazı bitti, baktım 3 yazı boyunda yazmışım.. Mecburen böldüm ikiye.. Gerisini cumaya ayırdım, artık.)
Bugünkü Tüm Yazıları
Van sokaklarında güzellikler..
Yayın tarihi: 11 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/11//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.