İktidar sahiplerini eleştirmek için ille de muhalif olmak mı gerekir?
Ne yazık ki Türk siyasetindeki gelenek böyle.
Belki de padişahlar döneminden gelen bir alışkanlık bu.
"Devletliler"i, çevreleri sadece över. Yanlışlarını pek söylemez bu çevre.
Rakipleri ise iktidar sahiplerini eleştirmez, yererler. Bir anlamda yok etmeye çalışırlar.
Nadir Nadi
"Perde Aralığından" kitabında ne güzel anlatır bu durumu.
Nadir Nadi 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçilmiştir. Ama gidişattan mutlu değildir.
Bir gün dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, aralarında Nadir Nadi'nin de bulunduğu bir grup milletvekilini Çankaya'ya davet eder.
Nadir Nadi bütün aksaklıkları seslendirmeye ve Bayar'dan hesap sormaya kararlıdır.
Ancak Bayar'ın karşısına oturunca
"Allah sizden razı olsun" veya
"Allah sizi başımızdan eksik etmesin" benzeri bir şeyler söyler. Görüşmeden çıkınca da
"Ben niye böyle yaptım" diye kendisini sorgular.
Bu böyle gelmiştir böyle gitmektedir.
Bıkmış ve yemişler Bu dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın da aynı tablo içinde siyasi yaşamını sürdürdüğü söylenebilir.
Neticede siyasi rakiplerinin zaman zaman ölçüyü kaçıran ve hatta insafsızca olan saldırılarından zaten bunalmış olan bir iktidar sahibinin, çevresinde de kendisini eleştirenleri tutmasını beklemek, pek akla sığmaz.
Sevdiğim ve tekrarladığım bir fıkra vardır.
Vatikan Afrika'daki bir yamyam kabilesini Katolik yapsın diye, bölgeye bir misyoner papaz gönderir. Bir süre sonra misyonerden haber gelmeyince, bir başka papaz daha bölgeye yollanır. Bu papaz yamyam kabilesini bulur ve yamyamların şefine, daha önce gelen papazın nerede olduğunu sorar.
Yamyamların şefi
"O kadar çok vaaz verip nasihat etti ki, sıkıldık yedik onu" der.
Yahya Kemal babama anlatırken dinlemiştim.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Atatürk İstanbul gazetecilerini İzmit'e çağırır. Onlara
"Artık burası Cumhuriyet, beni eleştirin ki gerçekleri bulalım" der. Onlar da kendilerine verilen eleştiri görevini ciddiye alıp, Ankara rejimine veryansın ederler. Sonunda kendilerini İstiklal Mahkemesi önünde bulurlar. Bereket 1924 sonunda affedilirler.
Yahya Kemal bunları babama anlattıktan sonra
"İşte o gün siyaset yazmaya tövbe ettim" demişti.
Liberal demokrat görüş AK Parti iktidarının ve Tayyip Erdoğan'ın ihtiyacı olan ama kendi partisinden ve çevresinden gelmesi mümkün olmayan eleştirileri,
"Liberal Demokrat" olarak nitelenen ve AK Parti'yle bağlantıları olmayan bir avuç bağımsız aydın yapmaktaydı.
Onlar AB reformlarındaki yavaşlamayı, Şemdinli Davası'ndaki pasif tutumu, Hrant Dink Suikasti'ne ilişkin seyirci konumunu, Güneydoğu'ya dönük anti demokrat söylemleri alabildiğince eleştiriyorlardı. Bu arada AK Partili belediyelerin uyguladığı içki yasaklarının yanlışlığı, başörtüsüne özgürlük tanınmasının topyekûn bir özgürlük arayışının parçası olması gerektiği de hep söyleniyordu.
Ama hem Erdoğan bu eleştirilere pek değer vermedi, hem de Erdoğan'a toptan karşı olanlar liberal demokratları da
"AK Parti'nin yalakaları" diye nötralize etmeyi yeğ tuttular.
LDP'nin bildirisi Sonuç ortada.
Şimdi artık gündemde AK Parti'nin eleştirilmesi değil, kapatılmaması öncelikli madde.
Yani demokrasinin devamı var gündemimizde.
Bu konudaki Liberal Demokrat Parti'nin basın bildirisinin son bölümünü alıntılayarak, bizim de böyle düşündüğümüzü vurgulayalım:
- Tüm siyasi partileri ve toplumun her kesimini Anayasa Mahkemesi'ne ve O'nun kararlarına saygı göstermeye, Yargı erkinin temsilcilerini ise hem AB hukukuna uygun kararlar vermeye hem de halkın demokratik tercihlerine saygı göstermeye çağırıyoruz. Not: Bir yurtdışı seyahat dolayısıyla, yazılarıma çarşamba gününe kadar ara veriyorum.
Yayın tarihi: 31 Mayıs 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/31//haber,56126AC47990485B8D512F85D4DE51AB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.