Cihangir'deki Susam Kafe'nin yaklaşık olarak önünde duran otomobilimi almak üzere olay yerine gelene kadar o akşamüstünün de sıradan bir akşamüstü olacağına dair, en ufak bir kuşkum yoktu. Otomobilimin yanına geldiğimde 15 yaşlarında zayıf bir erkek çocuğu gördüm. Yanında ise bebek arabasında oturan kardeşi vardı. Ancak oğlan tuhaf davranıyordu. Sağa sola bakıyor, yoldan geçenlere "Bu bebeği tanıyor musunuz?" diye soruyordu.
ÇOCUĞUN ANNESİ YOK! Yanına yaklaştığımda "Abla bu çocuğun annesi ortalarda yok!" dedi titreyen sesiyle... O anda bebek arabasındaki ufaklıkla göz göze geldim. Fotoğraf birdenbire şekil değiştirdi. Bebek arabasının nasıl da pecmurde olduğunu fark ettim. Her tarafı kırıktı. Bebiş ise simsiyah saçları, simsiyah gözleri ve esmer teni ile kirden rengi pembeden griye dönmüş bir külotlu çorap giyiyordu. Üzerinde ise birçok meme lekesinin olduğu ince bir tişörte benzeyen kıyafet vardı. Çocuk "Abla 30 dakikadır kimse gelmiyor, yoldan geçen kimse de yüzüme bile bakmıyor" diye söyleniyordu. Çok korkmuştu. Genelde bebek görünce aklını kaçıran kadınlardan değilimdir. Ama bu başka güzel bir bebekti. İlk fark ettiğim şey, bebeğin ağlamıyor olmasıydı. Yani belli ki böyle yalnız olmaya alışıktı. "N'apıyosun sen, oturuyor musun arabanda?" diyerek üzerine eğilince gülmeye başladı. Alt çenesinde iki tane diş pıtrak gibi başını göstermişti. Başka dişi yoktu. O bebeklere has hareketle ellerini sallayıp "Beni kucağına al" dedi bir anlamda... Kucağıma aldığımda hemen başını memelerimin oraya sokmaya çalıştı. (Tabii, bebek dünyasında koca meme diye bir şey yok, süt dolu koca memeler var:) Karnı açtı belli ki... Altını kontrol ettim. Yeni değiştirilmişti. Çok acayip bir 10 dakika geçirdik Cihangir'in ortasında. Kucağımda bebek, yanımda hiç tanımadığım oğlan çocuğu... İtiraf ediyorum bir an "Acaba eve götürsem baksam mı?" diye düşünmeden edemedim. Bebiş bana öyle sıkı sarılıyordu ki... Küçük elleri ile omuzlarıma çimdikler atıyordu. Bir de "Ayy hanimiş" dedikçe gülüyordu. Hayatımda bu kadar güzel gülen bir erkek bebek görmedim. Ancak çare yoktu. Polisi aradık. Hayatımda bu kadar çabuk gelen polis ekibi görmedim. 10 dakika sonra yanımızdaydılar. Ve o hızla bebeği alıp gittiler. Cihangir'in orta yerinde öylece kalakaldım. Sanki bebeğimden koparılmış gibi hissediyordum.
UTANMASAM AĞLARDIM! Utanmasam ağlayabilirdim. Tam o sırada gazeteciler geldi. Onlara da aptal gibi konuştum. Gazeteciliğim ölmüş, yerine annelik duygularım gelmişti. Bebişin fotoğrafını bile çekemedim. Ertesi gün Taksim İlk Yardım Hastanesi'nin arkasındaki çocuk bürosuna gittim. Ufaklığın bir fotoğrafını çekip gazeteye koyarak, belki annesine ulaşırım diye düşündüm. Ama bırakın bebeği göstermeyi oradaki bir polis bana öyle kötü davrandı ki, kovulmuştan beter oldum... Şimdi duygularım karma karışık. Hâlâ acaba eve götürse miydim diye düşünmekten alamıyorum kendimi... Bir de acaba ufaklık şimdi ne yapıyordur diye düşünüyorum. Ha tabii gözümü kapatınca da onun o iki patlak dişiyle, kocaman gülüşünü görüyorum...
Bugünkü Tüm Yazıları
Cihangir'de erkek bir bebek buldum!
Yayın tarihi: 27 Mayıs 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/27/gny/gulsan.html
Tüm hakları saklıdır.