kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Gayet terbiyesiz, yırtık edepsiz bir çocuktum ben

11.05.2008
- Çocukluk hayaliniz miydi oyunculuk?
- Çocukluk hayaliydi evet, açıkçası hayatım boyunca hiçbir mesleği yapmayı düşünmedim. Çok hareketli bir çocuktum. Klasik vardır ya, aile arasında taklitler yaparsın, herkesi güldüren bir çocuk olur her ailede, buna benzer hikâyeler... Babamın akıllılığı işte; beni tiyatro kursuna yazdırdı 14 yaşımda...

- Yani anne-baba etkili oldu?
- Sonuçta onlar beni yönlendirmese üniversite kursuna gidip bir yeri tutturmaya çalışırdım. Onlar bendeki cevheri gördü.

- Nasıl bir çocuktunuz?
- Gayet terbiyesiz, edepsiz, yırtık, fırlama bir çocuktum! Tam sokak çocuğuydum. Seksekler, lastikler, izcilikler, bir şeyler bir şeyler, apartman yönetimini toplayıp kulüpler kurmalar falan... Aktif bir çocuktum, faal. Ama ders demeyin bana! Dersin dışında her şey vardı, sevmezdim ders.

- Çocukken özgür bir ruha sahip olunca kendine güvenin de tam oluyor değil mi?
- Çok doğru. Her zaman söylerim, en büyük şansınız aileniz. Onun dışındaki her şey sizin tercihiniz, bir tek ailenizi seçemiyorsunuz. Ben o konuda çok şanslıyım, çok özgür bir ruhla yetiştim, özgür bir çocukluk geçirdim. İleriki yaşlarda kendine güvenin o kadar sağlam, o kadar düzgün oluyor ki istesen de mutsuz olamıyorsun.

- Merak ediyorum; çocukken de bağırdığınızda sesi kısılan biri miydiniz?
- Evet (gülüyor). Ben hep yüksek sesle konuşurdum. Kısılırdı sonra. Konservatuvarda öğrendim sesimi doğru kullanmayı.

- Siz de ses tonunuzu enteresan buluyor musunuz peki?
-
Kesinlikle çok enteresan buluyorum! 'Bu boydan bu ses nasıl çıkar, bu surata bu ses olur mu?' diye soruyorlar sürekli. Boru gibi. Altoyum ben. Hele sabahları çıkan sesi duymalısınız! Konservatuarda Haldun Hoca, 'Özgür abi hoş geldin' derdi. Ama hep de beğenmişlerdir tonunu, karakteristik!

- Böylesine özgür bir ruhla şımarıklık dereceniz ne boyuttaydı?
- Ergenlik dönemlerimde, lise ve konservatuar hayatımda ailemi üzdüğüm, yorduğum zamanlar elbette oldu. Çok özgür yetiştirilmemizin yanı sıra sıkı bir disiplin de vardı. Sofraya aynı saatte oturmak, 22.30'da evde olmak gibi kurallar vardı. Çocukken sıkılıyordum ama şimdi değerini anlıyorum bunların. Tüm bunlar zamanlamayı öğretmiş, profesyonelliği öğretmiş.

- Bir genç kız büyüdüğünü ne zaman anlıyor peki?
- Yalnız kalınca! Hayatını tek başına devam ettirdiğin zaman hayatın bütün gerçekleri dan diye suratına çarpıyor. Bir gece eve gidiyorsun mesela, doğalgaz kesilmiş! 'Aman Allah'ım ben onu yatırmayı unuttum,' diyorsun. Duşa bir giriyorsun su soğuk. 'Anneee' gibi! Evden ayrılıp yalnız yaşamaya başladığım zamanlarda eve geliyorsun yemek kokmuyor, dolap tamtakır... 'Galiba büyümek bu, ne sevimsiz bir şeymiş,' diyorsun. Aileyle yaşamak otel konforu gibi, beş yıldızlı otele değişmem.