Çin ve Hindistan gibi nüfus yönünden en kalabalık ülkelerdeki hızlı ekonomik gelişmenin yarattığı gıda talebi, petrol fiyatlarının yükselmesiyle bazı tahılların akaryakıt üretiminde kullanılması, küresel ısınma ve kuraklığın üretimi azaltması dünya gıda fiyatlarını tarihsel yüksek düzeylere çıkardı.
Ana üretici ülkelerin pirinç ve buğday ihracatına yasaklama veya kısıtlama getirmesi de bu süreci iyice tetikledi.
Küresel finansal krizi önlemek amacıyla gelişmiş ülkelerde faizlerin düşürülmesi ve piyasaların merkez bankaları tarafından likiditeye boğması da gelişmelerden para kazanmak isteyenleri gıda piyasasına yöneltti. Fiyatlar daha yükseldi.
-
Fiyat artışları- Sonunda gösteriler, protestolar oldu. Dünya Bankası ve IMF Başkanları da çarpıcı açıklamalar yaptı. Bunlar dikkatleri yeniden tarım sektörüne yöneltti.
Tarım ürünlerinden akaryakıt üretimi moda bir iş iken bir anda gözden düştü.
Türkiye'de gıda kıtlığını yaşamadık. Ama enerji ve diğer emtia fiyat artışlarıyla enflasyonu artıran üç temel faktörden biri oldu.
Üstelik fiyat artışlarının hemen durulması veya gerilemesi beklenmiyor.
IMF hazırladığı raporda gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin 2015 yılına kadar süreceğini tahmin ediyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı
Kemal Derviş de yine tarımın da etkisiyle küresel bazda bir enflasyonist dalga ile karşı karşıya gelindiğini söyledi.
-
Madalyonun öteki yüzü- Tarım ürünlerindeki fiyat artışları, dünya stoklarındaki azalma veya kısmen kıtlık yaşanmasının insani, ekonomik, enflasyonist etkileri olduğu ve olacağı açık. Bunun bedelini, diğer ülkeler gibi Türkiye de ödemekten kaçamayacak.
Ancak madalyonun öteki yüzünde de fırsatlar var.
Bu fırsat da Türkiye'nin tarımı yeniden keşfetmesi, gereken önemi vermesi, yeniden kendi kendine yeterli hale gelmesi, hatta bir gıda ihracatçısı olabilmesidir. Bu potansiyel Türkiye'de var. Modern tarım çiftliklerinin kurulması, hayvan çiftliklerinin sayısının artması, tarımsal politikalarda son yıllarda pozitif değişikliklere gidilmesi sürecin başladığına işaret ediyor.
Türkiye'nin dünyada rekabet gücü açısından en önde görüldüğü iki sektör var. Biri turizm, diğeri tarım.
Son olarak
TÜSİAD'ın tarım konusunda ikinci raporunu yayımlaması da sektörün Türk girişimciler tarafından keşfedilmekte olduğunun bir göstergesi olarak alınabilir.
"Türkiye'de Tarım ve Gıda" adını taşıyan raporda,
"üret de ne üretirsen üret, üret de nasıl üretirsen üret" devrinin bittiği belirtilerek şöyle denildi:
"Türkiye'nin dillerden düşmeyen tarımsal yapı sorunu kullandığı üretim faktörleriyle ilgilidir. -
Bunlardan birincisi, işgücünün bol ama kalitesi ve eğitiminin çok düşük olmasıdır. -
İkincisi sermayenin yok denecek kadar yetersiz olmasıdır. -
Üçüncüsü bol ama doğal verimliliği düşük topraktır.Düşük maliyetle kaliteli üretim için eksik sermayenin (teknoloji) tamamlanması, verimli (eğitimli) işgücü, doğru üretim miktarı (işletme büyüklüğü) gerekmektedir.Bunun pazarlama kolaylığı ve altyapı yatırımlarıyla desteklenmesi kaçınılmazdır." -
Tercih değil dayatma- 10 yıllardır ihmal ettiğimiz, sorunları biriktirdiğimiz gıda sektöründe atılım yapmak, yeniden yapılanmak, ortaya bir vizyon ve strateji koymak artık bir tercih olmaktan çıkmış, hayatın ve dünyanın bir dayatması haline gelmiş.
- Sonuç- "İnsanlar, nişan almadıkları şeyi nadiren vururlar." Henry David Thoreau
Yayın tarihi: 9 Mayıs 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/09//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.